28 Mayıs akşamı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan beklenen kameraların karşısına geçip, kısa bir açıklama ile istifasını duyurup tamamen emekliliğe ayrılmasıydı.
Bu seferki mağlubiyeti öncekilere benzemiyordu. Muhalefetin büyük potansiyeli vardı; umut, heyecan, motivasyon had safhaya ulaşmıştı. Ekonomideki sorunlar ve deprem iktidarın aleyhineydi. Bir araya gelmeyi başarabilmiş muhalefet, uygun bir adayla başarı sağlayabilirdi. Kemal Kılıçdaroğlu uygun adayın kendisi olduğu düşüncesi ve hırsı ile, ittifaktaki küçük partilere büyük rüşvetler vererek aday oldu ve kaybetti. Sadece kaybetmekle kalmadı, muhalefetin son kurşununu, o birikmiş büyük potansiyeli, umudu, heyecanı, motivasyonu da heba etti.
Böyle bir başarısızlık karşısında yakışan ve beklenen istifa edip siyasetten çekilmesiydi ama yapmadı. Büyük bir pişkinlikle CHP’nin başında durmayı sürdürüyor. Durumu sadece “pişkinlik” kelimesiyle açıklamak yeterli değil; Kemal Bey çelik gibi sert bir umursamazlık ve aldırmazlık içinde. Muhaliflerin ve hatta bizzat partisi CHP’nin ağır eleştirilerini duymazdan geliyor; ortada hiçbir sorun yokmuş gibi davranıyor.
Daha önce Kemal Bey’in adeta “beni kurtarın” diye feryat...