Sultan Abdülhamit’in 1900 yılında inşasını başlattığı 1.464 kilometrelik Hicaz Demiryolu 1908 yılında Medine’ye ulaştı. Medine İstasyonu 1 Eylül 1908’de işletmeye açıldı. Yaklaşık 10 yıl sonra, 26 Mart 1918’de Şam’dan Medine’ye son tren geldi. 2 gün sonra, 28 Mart 1918’de, Medine’den Şam ve İstanbul yönüne son tren kalktı. Hicaz Demiryolu Hattı’nın bu son şimendiferi, yolcu ve asker mektuplarıyla birlikte hüzün taşıyordu…
Kudüs düşmüştü. İngiliz ve Fransızlar, Osmanlı’nın Filistin bölgesinde ilerlerken, Şerif Hüseyin ve oğullarını da altınlarla satın almış, Hicaz’da bir isyan başlatmışlardı. Mekke düşmüştü. Medine’yi muhafaza etmek neredeyse imkansız hale gelmişti. İstanbul, Medine’nin tahliyesine karar verdi. Medine’yi korumakla görevlendirilmiş Fahrettin Paşa, ağlayarak ve yalvararak, kendisine fırsat tanınmasını, Medine’den Osmanlı sancağının kendisine indirtilmemesini talep ediyordu. Padişah, Talat, Cemal ve Enver Paşalar bu talebi kabul ettiler.
Son trenin de ayrılmasıyla birlikte, Hazreti Nebi’nin Şehri Medine, dış dünyayla bağlantısı tamamen kesilmiş şekilde, İngilizlere ve İsrail’in kurucusu Şerif Hüseyin’e karşı direnmeye başladı.
Fahrettin Paşa’nın, kurmay kadrosunun ve Arap-Türklerden oluşan neferlerin moralleri en üst seviyedeydi. Paşa bir yandan Medine’yi yeniden inşa ediyor, bir yandan şehre yetecek ürünlerin, buğday ve hurmanın ziraatiyle ilgileniyor, bir yandan da asilerle kahramanca cenk ediyordu.
Düşmanın Medine’ye saldırarak girmesi mümkün değildi; düşman ne kadar korkaksa, Fahrettin Paşa ve askerleri de o kadar cesurdu.
Medine’nin kıtlıkla ele geçirilmesi de imkansızdı. Fahrettin Paşa buğday ve hurma yetiştirerek, yeni su kuyuları açarak askerini doyuruyordu. En zor zamanlarda, askerinin önünde çekirge salatası yemiş, çekirge yemeğini ordu tabldotuna ekletmişti.