Batı’nın bugün sahip olduğu refah ve zenginliğin temelinde vahşi, acımasız, kanlı bir sömürü kültürü olduğunu biliyoruz. Ancak bu refah ve zenginliği sadece sömürüyle sürdürmüyorlar; çoğunlukla makul ve meşru bir zeminde paranın kendilerine tabii yollardan akmasını da sağlıyorlar.
Örneğin bugün dünyadaki hemen her genç Batı üniversitelerinde eğitim görme hayali kuruyor. Her yıl milyonlarca genç bu hayalini gerçekleştirip Batı ülkelerindeki üniversitelere kayıt yaptırıyor. Milyarlarca dolar, sadece gençlerin özgeçmişlerinde yabancı dilde bir takım üniversite isimleri yazabilsin diye Batı’ya akıyor. ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın üniversitelerinde dünyanın her yerinden gelmiş, renkleri, dilleri, inançları farklı gençler özgür bir ortamda eğitim görüyorlar.
Batılı ülkeler eğitim verdikleri gençlerin yalnızca parasını almıyor; içlerinden istikbal vadedenleri cazip tekliflerle ülkelerinde tutuyorlar. Zeki, çalışkan, disiplinli, dürüst, mesleği olan, sermayesi olan, girişimci insanlar Batı ülkelerinde toplanıyor, karınca gibi çalışıyor, hem kazanıyor hem de kazandırıyorlar.
Finans aynı şekilde… Dünyanın parası geliyor ve güvenli liman olan Batı bankalarında...