Aydın Ünal Yeni Şafak Gazetesi

Pir-i Türkistan

Ankara Keçiören Belediyesi her yıl yurtdışındaki bir kardeş şehrinde iftar programı düzenliyor. Başkan Mustafa Ak, Kazakistan’ın Yesi (Türkistan) şehrinde Kadir Gecesi düzenleyecekleri iftara davet etti. Hem Kazak...

29 Haziran 2017 | 2.741 okunma

Ankara Keçiören Belediyesi her yıl yurtdışındaki bir kardeş şehrinde iftar programı düzenliyor. Başkan Mustafa Ak, Kazakistan’ın Yesi (Türkistan) şehrinde Kadir Gecesi düzenleyecekleri iftara davet etti. Hem Kazak Müslümanlarla kucaklaşmak, hem de temaslarda bulunmak üzere heyete dahil olduk. İstanbul’dan 4,5 saatlik bir uçuşla, Güney Kazakistan Eyaleti’nin başkenti Çimkent’e vardık. Oradan, uçsuz bucaksız bozkırın içinde 2 saatlik bir yolculukla tarihi Yesi (Türkistan) şehrine ulaştık.

Çin’in doğusundan Anadolu’ya kadar olan geniş alan tarih boyunca Türkistan olarak isimlendirildi. Ruslar, bu alanın önemli bir kısmını işgal edince, Türkler arasında birliği bozabilmek, bölgeye sınırlar çizebilmek için Türkistan coğrafi tanımlamasını ortadan kaldırmaları gerektiğini düşündüler. Kazakistan’daki Yesi şehrinin ismini değiştirdiler, Türkistan ismini bu küçük şehirle sınırlandırdılar.

Yesi, Pir-i Türkistan, Türk-i Türkan, Pir-i Piran-ı Türkistan olarak da anılan, 1166’da vefat etmiş Hoca Ahmet Yesevi’nin şehri. Şehrin merkezinde, Orta Asya bozkırlarında görkemli bir eser olarak yükselen Ahmet Yesevi Türbesi bulunuyor. Türbenin inşa emrini, 1400’lü yılların başında Emir Timur veriyor. Timur, inşaatta bizzat çalışıyor ve her aşamasını takip ediyor. Türbe bitmeden Timur ölüyor ve inşaat yarım kalıyor. 1864’de Rus işgali sırasında türbe bombalanıyor ve hasar görüyor. Türbe en son TİKA tarafından restore edildi.

Yesi’de, 1992’de Türkiye-Kazakistan ortaklığıyla inşa edilmiş bir de üniversite bulunuyor. Ahmet Yesevi Üniversitesi, Türk hoca ve öğrencileriyle, Kazakistan’ın en saygın üniversiteleri arasında yer alıyor.

Uçsuz bucaksız ve ıssız bozkırın ortasında yetişmiş Ahmet Yesevi kimdir? İsmi nasıl olup da asırları ve sınırları aşıp bugüne, bu topraklara kadar ulaşmıştır?

Türkler, Hazreti Peygamber’in Hakk’a vuslatının hemen ardından, 650 yılından itibaren Müslüman olmaya başlıyorlar. İslam, Orta Asya bozkırlarında çok hızlı bir şekilde yayılıyor. 11’inci Yüzyıl’a gelindiğinde, Kaşgar, Belh, Merv, Yesi, Nişabur, Balasagun, Hive, Sayram, Rey, İsfahan, Harezm ve elbette Semerkant, Buhara gibi Türk şehirleri, Medine’den sonraki en büyük ilim ve medeniyet merkezlerine dönüşüyorlar. Farabi’den Gazali’ye, Feriduddin-i Attar’dan Buhari’ye, Harezmi’den İbn-i Sina’ya kadar çok sayıda İslam alimi bozkırın bu ilim merkezlerinden yetişiyorlar. Bu ilim şehirlerinden, dünya tarihini etkileyecek 3 tarikat da çıkıyor. Nakşıbendiyye, Kübreviyye ve Yeseviyye, bozkır’da doğuyor, dünyanın neredeyse yarısında etkili hale geliyorlar. Buhara’da Yusuf Hamedani’nin öğrencilerinden Gücdüvani’ye nispet edilen Nakşıbendi Tarikatı, güneyde Bangladeş, Hindistan, Pakistan’ın, Batı’da Hazar güneyinin Müslümanlaşmasını sağlıyor, Anadolu’ya kadar uzanıyor ve bugün bile ayakta duruyor.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın 22 Kasım 2024 | 111 Okunma Öcalan çıkmayacak, Cumhur’da sorun yok 18 Kasım 2024 | 514 Okunma Zemin kayıyor, farkında mıyız? 15 Kasım 2024 | 2.826 Okunma Mansur Yavaş için yol ayrımı 11 Kasım 2024 | 987 Okunma Boykot ve iktidar 08 Kasım 2024 | 208 Okunma