Şehrin ortasında yükselen, “rezidans, ofis ve AVM’den” müteşekkil gökdelenin en tepesinde kocaman '1071' yazıyor… Pazarlama sloganı ise “1071: Tarih yeniden yazılıyor…”
3-5 kilometre ötede, şehrin bir başka köşesinde göğü delen 3 ucube kulenin ismi ise 'Selçuklu Kuleleri.' Her bir kulenin ayrıca ismi var: Alparslan Kulesi, Ertuğrul Kulesi, Kılıçaslan Kulesi…
Selçuklu’nun başkentinin, hatta Anadolu’nun en yüksek, 42 katlı gökdeleninin ismi ise, 'Selçuklu Tower.' Altındaki alışveriş merkezinin ismi de 'Kule Site…'
Mekanı cennet olsun, Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Alparslan, 1071 tarihinin, kendi adının, o yüce devletinin isminin, hiçbir kimliği olmayan, kişiliksiz taş yığınlarında pazarlama ya da istismar aracı olarak kullanılacağını bilseydi, Malazgirt Zaferi’nden sonra herhalde oturur ağlardı.
İsfahan’dan Tebriz’e, Konya’dan Kahire’ye kadar, bugün bile ayakta duran kümbetler, camiler, köprüler, kervansaraylar, medreseler inşa etmiş bir medeniyetin evlatları olarak, en dokunulmaz kavramlarımızın en sefil yapılarda harcıâlem kullanılması bizi de ağlatsa gerekmez mi?
Hazreti Peygamber’in Mirac’a yükselmesinden güya akıl yürüterek, ürettiği asansörlere 'Miraç' markasını vermek, emlakçı yazıhanesine 'Cennet Arsa Ofisi' ya da 'Abdurrahman b. Avf Emlak' tabelasını asmak, neresinden bakarsanız keskin bir pazarlama ve girişim zekasının göstergesidir. O zeka, kapitalizmin istismar mantığı içinde pek parlak görünse de, 'kanaat' ve 'edeb' ile yoğrulmuş köklü bir medeniyet serüveni içinde hiç şık durmuyor.