Türkiye büyük bir imparatorluğun bakiyesi ve devamı bir ülke. Cumhuriyet, imparatorluk bakiyesi olmanın dayattığı zorunlulukla, herkesi kucaklayan bir şemsiye olmak yerine, Çankaya sofralarında sabaha karşı alınan mahmur kararlarla, geleceği de öngöre-meyerek, İstanbul’un Beyoğlu semtindeki insan profilini standart kabul etti ve devletin tüm imkânlarını bu idealin arkasına koydu. “10 yılda 15 milyon genç yarattı” Cumhuriyet. 101 yılda, her çocuğa enjekte edilen milli eğitim müfredatına, Köy Enstitüleri’yle ülkenin her köşesine dağıtılan misyonerlere, yoğun propagandaya, sermayeye, devlet imkânlarına, darbelere, muhtıralara rağmen o 15 milyonun sayısı birkaç milyona kadar düştü. Bu ülkede kendisini “Mustafa Kemal’in askerleri” olarak gören bir kitle var. Eyvallah. Arkalarında halen devlet var, sermaye var, milli eğitimin gücü var, uluslararası destek var, hatta AK Parti ve AK Parti Hükümeti’nin içinden bile destekçileri var. Yine de azlar, azalıyorlar, bugün daha da azınlıktalar. Ülkenin tek sakini, tek sahibi gibi davranmaktan, köhne fikirlerini ve yaşam tarzlarını tüm topluma dayatmaktan, keyfi standartlar belirlemekten, arkalarındaki devlet ve sermaye gücüne aldanarak...