Her kuşağın, kendine örnek aldığı, kahramanları olur. Kırk yaşına merdiven dayadım. Bizim kuşağın da Çeçenistan’dan Cezayir’e, Bosna’dan Filistin’e uzanan bir coğrafyada, her alanda birçok kahramanı oldu.
İlk aklıma gelenler: Cevher Dudayev, Abbas Medeni, Şeyh Ahmet Yasin ve Necmettin Erbakan. Hem dirayet sahibi, hem de uyanış ve dirilişin bayraktarı olmuş isimler. Bu listeye mutlaka dâhil edilmesi gereken, bir isim daha var: Aliya İzetbegoviç.
Doğrusunu isterseniz: Rahmetli Aliya İzetbegoviç’i bugüne kadar doğru değerlendirenlerin sayısı çok azdır. Ona gönül vermiş birçok kişinin bile, sağlıklı bir değerlendirme yaptığını söyleyemeyiz.
Onu nasıl anlatmalı, nereden başlamalı, bilemiyorum. Süslü sözler söylesem, sanki onu inciteceğim. Bunca yıldır, onun hakkında, müstakil bir yazı kaleme almaya cesaret edemeyişim, sanırım bundandır.
Her şeyden önce: Onu anlatırken, onun doğduğu topraklarda olmalıydım. Onun yürüdüğü yoldan yürümeli, onun soluduğu havayı solumalıydım. Bu yazıyı, Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’da kaleme alıyorum. Bakalım başarabilecek miyim?