Bugüne kadar pek çok kez duymuşsunuzdur: “Türkiye’nin üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrilidir” derler. Bu cümlenin ‘abartılı’ ya da ‘paranoyak bir ezber’ olduğunu, kim söyleyebilir?
Yüz yıl sonra tekrar aynı düşmanlar karşımızda duruyorlar. Bin yıldır var olduğumuz bu topraklarda, bizi bir gün daha fazla barındırmak istemiyorlar.
İsimleri ‘dost’ kelimesi ile birlikte anılan bazı ülkeler, milletimize ve memleketimize karşı düşmanlıkta sınır tanımıyorlar. “Dost ateşi ile vurulmak” diye bir şey var. Acı ama tam olarak böyle.
Karşı karşıya olduğumuz tehdit ve tehlike, sadece dışardan gelmiyor. Bir de içimizdeki dış güçler var.
Hain kadrosu yüksek bir coğrafyada yaşıyoruz. Bugüne kadar bir araya gelmeyenler, olmadık ittifakların içine giriyorlar. Birbirleriyle çatışanlar, Türkiye düşmanlığında birleşiyorlar. Millet ve memleket düşmanlarıyla, birlikte hareket ediyorlar.
Sadi Şirazi şöyle söylüyor: “Düşmanlarınızla oturup kalkan sizin dostunuz olamaz.”
Bölücü terör örgütünü biliyorduk. 15 Temmuz’da, onunla paralel gidenleri de gördük.
Bir şeyi vaktinde halledemediysek, “geç olsun ama güç olmasın” deriz. Bu sefer hem geç oldu, hem de güç.
Devletimizin kılcal damarlarına kadar sızan, bu ihanet şebekesinin işgal girişimine şahit olduk. Vatana ihanet eden ve hâlâ etmeye devam eden bu kravatlı ve üniformalı teröristlerin, neredeyse her yeri ele geçirdiğini öğrendik.