Hayat, kısa ama meşakkatli ve yorucu bir yolculuktur.
İnsan dursa, yol durmuyor. Yolculuk devam ediyor. Ta ki ölüme kadar.
Ölüm, bu dünyada kalıcı, özü sözü bir ve vefalı olan tek şeydir. Gemileri bekleyen limanlar gibi, bekler insanı...
Tıp, insan vücudu ile ilgili birçok hususu tespit etmiştir. Fakat ölüm anında neler olduğu, nasıl olduğu hâlâ sırrını koruyor.
Modern dünya, ölümü ortadan kaldırmak için çok büyük gayret sarf ediyor. Ne var ki netice değişmiyor, değişmeyecek.
“Ölümü siz canlılar arasında, daima geçerli kıldık. Bu sebeple ölüme engel olabilecek ve bizim önümüze geçebilecek yoktur” buyruluyor.
Alt alta toplarsak: Hayat, insanın ölüme doğru yürümesinden ibarettir.
Ölümü bir son olarak görenler, ölümlü olduklarını bilir, buna rağmen hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar.
Gazete ve dergilerde sıkça karşımıza çıkan “ölmeden önce yapılması gereken şeyler” ya da “ölmeden önce görülmesi gereken yerler” listeleri, bu halin bir tezahürüdür.
Ölümü sadece bir duraktan ibaret görenler ise, yaklaşana değil, ayrılana talip olurlar.
Onlar için her bitiş, aslında yeni bir başlangıçtır.