Batılılar bizi (Osmanlı’yı) bölemediler, sadece parçaladılar. Ailemiz dağıldı, fakat aramızdaki irtibat ve muhabbet kopmadı. Mesela, Bosna’ya gidemedik, fakat Yenibosna’yı kurduk. Bir örnek daha verelim: Türkiye’deki Aliya İzetbegoviç parkı, caddesi, kültür merkezi sayısı, Bosna’daki ve Sancak’takinden daha fazladır.
Bugün aramızda birtakım sınırlar olabilir, kâğıt üzerinde ayrı görünebiliriz. Ama ailemizin fertlerinden bir tanesi haksızlığa maruz kaldığı zaman, o haksızlığı kendimize yapılmış sayıyoruz.
En ufak bir olayda, ailemiz yine az çok bir araya geliyor. Filistinlilerle, Arnavutlarla, Boşnaklarla ayrı düştük, fakat kalbimiz hâlâ birlikte atıyor.
İstiklal Marşımız “Yurdumu alçaklara uğratma sakın” diyor. Bizler, Endonezya’dan Bosna’ya kadar, tüm Müslümanları kardeşimiz, kardeşlerimizin yaşadığı her yeri yurdumuz olarak görüyor, biliyoruz. Ve yurdumuza, kardeşlerimize saldıran herkesi de alçak...
Müslüman Türk milletinin birer ferdi olan bizler, her fırsatta şunu diyoruz: Anadolu’nun savunması Azerbaycan’dan, Bağdat’tan, Kudüs’ten, Bosna’dan başlar. Bunu, laf olsun diye söylemiyoruz. Saraybosna’nın kaderini İstanbul’dan, Kudüs’ün kaderini Bursa’dan ayrı görmüyoruz.