Her fırsatta, Türkiye’nin güçlü olması gerektiğini söylüyoruz. Ardından da şunu: Güçlü olmanın en önemli şartı, birlik ve beraberliktir. Dalından kopmak, hiçbir yaprağa mutluluk vermez. Atalar sözüdür: “Birlikte, dirlik vardır.”
Acı ama gerçek: Birliğimiz bozulduğundan beri, ne dirlik kaldı, ne düzen. Birliğimizi bozanlar, ailemizin dağılan mensuplarını da rahat bırakmadılar. Onları türlü oyunlara, inanılmaz baskı ve zulümlere maruz bıraktılar. Cumhuriyetin kurucu kadrosunun olan biteni seyretmekle yetinmesi ise tüm yaşadıklarından daha üzücü ve yıkıcıydı.
Kuşkusuz, bunun birçok örneği var. Eski Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin bir parçası olan Makedonya’daki Türklerin kurduğu “Yücel Teşkilatı” bunlardan bir tanesidir.
Milli Marşımızın şairi, “Benim için iki şey mukaddestir; din ve dil” demiştir. Akif’in “benim için” dediği, aynı zamanda, Yücelciler içindir. Onların ana gayesi de dillerini, dinlerini ve soylarını korumaktı.
Stalin destekli Titocular ile İngilizlerin omuz verdiği kraliyet taraftarı Mihaylovistler arasındaki iktidar mücadelesinde, neticesi belli olan tek şey Müslüman Türklerin akıbetiydi. İki taraf da Müslüman Türk milletini sindirmek, mümkünse yok etmek istiyordu.