Milletimizin dönem dönem milatları vardır. Bunlardan birincisi İslamiyeti kabulümüz, ikincisi Malazgirt Zaferidir. Tarihimizin en önemli üçüncü olayı ise İstanbul’un fethidir. İstanbul’un fethini bu kadar önemli yapan, bâtıl adına yıkıcı, hâk için yapıcı neticeler doğurmasıdır.
İstanbul’un fethini şölenlerle kutluyoruz. İyi de yapıyoruz. Ancak konuyla ilgili yayınlara gereken ilgiyi göstermiyoruz.
Tek başına heyecan yetmez, kalıcı olmaz. Heyecan, bilgiyle takviye edilmezse, geçici olur, oluyor. Atalarımızın bu şehri ne zorlukla aldığını öğrenmek, kıymetini bilmek gerekiyor.
İstanbul’un fethinden bahsedilince, önce şu söylemeli: Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u kuşattığı zaman karşısında, sadece Hıristiyanlar değil, Şehzade Orhan da vardı. Langa Limanı surlarını, onun askerleri savunuyordu. Buna karşılık, Osmanlı ordusunda, hatırı sayılır miktarda Sırp, Alman ve Macar vardı. Ordumuzun en büyük toplarını Macar ustalar dökmüştü.
Resmi tarih, ne yazık ki, atalarımızın verdiği büyük mücadeleyi tam olarak yansıtmıyor. Ancak Hıristiyanların kaleminden çıkan satırlar, milletimizin azim ve kararlılığını gözler önüne seriyor.