Örgütlü kötülüğe maruz bırakılan bir coğrafyada yaşıyoruz. Aklımıza ve hayalimize gelmeyen her türlü çirkinlik başımıza geliyor. Konu İslam ve özne Müslümanlar olunca, her türlü özgürlük ve insan hakları askıya alınıyor. Yüz yıldır, bu durum, böyle devam ediyor.
İslam dünyasına liderlik veya rehberlik edebilecek iki ülke var: Türkiye ve Mısır. Her iki ülke, bu önem ve potansiyelleri sebebiyle, her daim Batı’nın yakın takibi altında olmuşlardır. Türkiye ve Mısır’ın birlikte hareket etmesi, İslam coğrafyasında yaşanan birçok sıkıntının bertaraf edilmesini sağlar.
Durum bu olunca, başımıza şu oluyor: Türkiye ve Mısır’daki yerli ve milli kadrolar ne zaman elini taşın altına koysalar, ne zaman milli irade beyanında bulunsalar ve ne zaman tam bağımsızlık çabasında olsalar; içerden ve dışardan, müdahaleye maruz kalıyorlar.
Şehit Muhammed Mursi’nin başına gelenleri düşünelim.
Mısır’ın seçilmiş ilk ve tek Cumhurbaşkanı, zorla yönetimden uzaklaştırıldı. Sistemli ve haksız suçlamalara maruz bırakıldı. Mısır zindanlarında, yıllarca, kötü koşullar altında tutuldu. Tedavisine bile müsaade edilmedi. Bu suretle, 17 Haziran’da, zalimler tarafından şehit edildi.