Türkiye, cumhuriyet döneminde, dostunu düşmanını tanıyamamış, tanısa bile dile getirememiştir. Gerçek düşmanlar varken ve bunlar ülkemiz aleyhinde yıkıcı faaliyetlerde bulunurlarken, içerde ve dışarda, suni düşmanlar takdim edilmiştir.
Bu süreç içerisinde, dostlarımızın düşman, düşmanlarımızın ise dost olduğuna vurgu yapıldı. Aslında sadece vurgu yapılmadı, gerekli durumda, vurmamıza da mani olundu.
Meselenin daha iyi anlaşılması adına somut bir örnek verelim: Türk F-16 savaş uçaklarının dost-düşman tanımlaması yapan elektronik sistem; Amerikan, İngiliz, İsrail ve Yunan uçakları dost olarak görüyordu. Bir savaş halinde, Türk uçakları uçan metal kutulardan ibaret olacaktı. Bu ülke uçakları, Türk uçaklarını sinek gibi avlayabilecekti. Sonra da bunun adı “dost ateşi ile vurulmak” olacaktı.
Unutanlar için bir hatırlatmada bulunalım: Ege denizindeki ortak tatbikatta, Amerikan savaş gemisinden atılan füze, en seçkin savaş gemilerimizden biri olan Muavenet’i batırmıştır.
Çok şükür artık kendi yazılımlarımızı kullanıyor; dostumuzu ve düşmanımızı kendimiz tayin ediyoruz. Bunun ne anlama geldiğini, ne kadar kıymetli olduğunu, bugünlerde daha iyi anlıyoruz.