Sarp kayalıklı bölgelerde otlatılan sürünün, karşı yamaca geçmek isterken, peş peşe uçurumdan atlamasına dair haberlere rastlamışsınızdır. Birçok kişinin şaşkınlık ya da tebessümle karşıladığı bu hadise, aslında bir gerçeği hatırlatması açısından, oldukça mühimdir.
Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu Hocanın bir makalesinde okumuştum: Alaaddin Çelebi, 1453’de kaleme aldığı Edeb Yolu (Tariku’l Edeb) isimli eserin “Her bir milletin doğasını teşhis” bölümünde, Anadolu ve Balkan ahalisinin tabiatını şöyle ifade ediyor: “Türk milleti sadık, müşfik ve yavaş taife olur. Koyun gibi ve birbirine muvafakatı, ülfeti, şefkati ve itaati vardır. Görmez misin ki koyunun mecmuası birbirine tabi olur ve bütün hayvanatta koyundan menfaatlisi yoktur. Koyundan yavaşı olmaz ve hem ganem ganimetdür.”
Bir millet düşünün ki koyun gibi, mensubiyetine sadık, bu mensubiyeti paylaşanlara karşı müşfik, medeni olmanın gerektirdiği yavaşlığa, sükûnete sahip. Millet olmanın gereği olarak mensuplarını kollar ve aralarında dostluk vardır. Birbirlerinin sözünü dinlerler ama en önemlisi omuzlarını sürterek yol alacak kadar yakındırlar.