Daha önce söylemiştik. Bir daha söyleyelim: Her imtihan, beraberinde bir imkân getirir. 15 Temmuz darbe girişimi de böyle oldu.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü, planlanandan daha kısa sürede tamamlandı. Malazgirt Zaferi’nin 495’inci yıldönümünde hizmete sunuldu. Hayırlı olsun. Fakat bahsetmek istediği imkân bu değil.
İmkân budur: Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden önce, Halep’e giden yolu da açmaya başladık.
İsmet Özel’in, kendisine yöneltilen bir soru üzerine, şu cevabı verdiği rivayet edilir: “Biz, dostlarımıza arka-daş deriz, ön-daş demeyiz.”
Nereye varmak istiyorum?
Şuraya: 15 Temmuz, 24 Ağustos’un arka-daşıdır. Bu önemli güne arka vermiş, önümüzü açmıştır.
Buna karşılık 24 Ağustos, 15 Temmuz’un mütemmim cüzüdür, devamıdır. O uzun ve karanlık gecenin, aydınlık sabahıdır.
Tarık Tufan, Kraliçe’nin Pireleri isimli eserinde, “Allah, yeniden başlayanların yardımcısıdır” diyor. Ne de güzel söylüyor.
24 Ağustos itibariyle, yeniden başladık. Bugünden sonra…
Türk askeri, yeniden ‘Mehmetçik’ oldu. Türk Ordusu, yeniden Avrupa için korku ve endişe kaynağı haline geldi. Türkiye, yeniden “talepkâr” politika izlemeye başladı. Bu talep, komşularımızın huzurunu bozmak için değildir. Anadolu’ya ve İslam dünyasına huzur getirmek içindir.
Her fırsatta, “Anadolu’nun savunması Diyarbakır, Urfa ya da Antep’ten değil, Irak’tan, Suriye’den başlar” diyoruz. O halde, sadece Gaziantep, Kilis, Diyarbakır, Şırnak ve Batman’da değil; Erbil, Süleymaniye, Musul, Halep ve İdlib’de oynanan oyunları da bozmalıyız.