DÜNYADAKİ sözlükler ve dil dernekleri her yıl, o yıla damga vuran
sözcükleri seçiyor.
O yılı ve zamanın ruhunu en doğru yansıttıklarına inandıkları
sözcüğü...
2003 için “metroseksüel”.
2009 için “tweet”.
2013 için de “selfie”yi seçmişlerdi.
Oldukça çok yazıldı, çizildi bu.
Peki 2016 için seçtikleri sözcük ne dersiniz?
Özgür Mumcu’nun Cumhuriyet’teki köşesinde okudum.
Oxford Sözlüğü, yılın kelimesini ilk açıklayan kurum olmuş.
Bu yıl için seçtiği kelime “post-truth”muş.
Post-hakikat.
Postmodernizm gibi.
“Gerçeklik ötesi” gibi bir şey yani.
Yani artık, objektif gerçeklerin pek bir önemi yok, hele kitleler
ve kamuoyu için hiç yok.
Duyguların, inançların var.
Yaratılan/uydurulan “gerçek”, senin gerçeğinle, değerlerinle,
inancınla, duygularınla örtüşüyorsa tamamdır, o artık senin
“gerçeğindir”!
“Post hakikat” dedikleri bu yani. Nesnel gerçek değil, kişisel
inanışların ve duyguların gerçeği.
Herkesin de kendini ait hissettiği bir topluluğu, bir kabilesi var,
haliyle herkesin kendine özgü farklı bir gerçeği var. Haliyle,
nesnel gerçeğin ne olduğunun da aslında hiçbir önemi kalmıyor.
AKP’ye oy verenlerin bir kısmı, bazı somut gerçekleri görmüyor
mesela, görmek de istemiyor, zaten sadece kendi duymak
istediklerini anlatan kanallardan besleniyor, düşmanları aleyhine
yazılan her şeye atlıyor ve onlara inanıyor, üstelik samimi bir
şekilde inanıyor...
Böyle bir dünya...
E o zaman onlar, hep duymak istedikleri “hakikat”i duyuyor.
Ama aynı şey bazı, CHP destekçileri için de öyle.
Benzer şeyler Amerika’da Demokratlar ve Cumhuriyetçiler için de
geçerli.
Sadece Türkiye değil yani, dünya artık öyle.
Trump bu yüzden başkan seçildi. İngiltere bu yüzden AB’den ayrılma
kararı aldı. Kitleleri somut gerçekler ilgilendirmiyor. “Objektif
gerçek” denilen şey tarihe karışmak üzere.
Bu yüzden de yaşananlar, bölünmeden çok, yarılma şeklinde
oluyor.
Herkes, kendi uydurduğu gerçeğe yapıştığı için de bir süre sonra ne
gerçek, ne değil birbirine karışıyor.
TUTAMIYORUM ZAMANI
Benim için de zaman, bir süredir her zamankinden hızlı akıyor.
Sebebini bilmiyorum, hızlandı sanki her şey. 2016’nın başından beri
öyle. Şimdi ise fırıldak gibi.
Elimin altından kayıyor gibi!
Yetişemiyorum hiçbir şeye!
Haberlere, orada burada yazılanlara, Twitter’a, son dakika
açıklamalara, patlayan bombalara, öldürülen kadınlara, indirimle
yırtan adamlara, adil olmayan yargıya, haksızlıklara, yükselen
dolara, verilen ültimatomlara, şehitlere, Kanun Hükmünde
Kararnamelere...
Daha biri için ne oluyor farkına varamadan, bir yenisi dikiliyor
karşıma.
Onu anlamaya çalışırken, bir diğeri yaşanıyor.
Akıllara ziyan bir durum!
Ama sadece bizim ülkemize özgü değil. Tüm dünyada bu kaos
yaşanıyor. Ortalık, özellikle amaca uygun yalan haberlerle de
kaynıyor. İnanan inanıyor...
Anlayacağınız gerçeği bulmak, yakalamak, peşinden koşma her
zamankinden daha zor.