‘Futbolun Büyüsü’ adlı kitabında hayat hikâyesini anlatan Arsenal’li ünlü futbolcu, Mesut Özil; “Kendimi bildim bileli bana ne olduğum soruldu. Ben sadece o ya da bu değilim. Ben ikisiyim. Evde Türk kültürüyle büyüdük. Dışarıda, okulda, futboldaysa Alman kültürüyle. Böyle olunca ortaya benim gibi bir adam çıkıyor. Alman Milli Takımı’ndaki ilk maçımdan önce hakaretler yüzünden internet sayfamı kapatmak zorunda kaldım. Oysa Almanya’yı seçme kararım, Türkiye’ye karşı alınmış bir karar değildi.”
Bırakamadım elimden...
Futbol kitabı değil, hayat kitabı. Türk mü Alman mı olduğunu
sürekli tartıştığımız, Alman Milli Takımı’nı seçtiği için meseleyi
‘kişisel’ algıladığımız, hatta kimilerinin sırf bu yüzden gönül
koyduğu efsane oyuncu Mesut Özil, kendi macerasını anlatan çok sıkı
bir kitap yazmış. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Adı ‘Futbolun Büyüsü’.
Biz, starların kendi öykülerini bu kadar şeffaf yazmalarına
alışık değiliz.
O bozulur, bu bozulur. Ama Mesut Özil öyle yapmamış, meseleyi
“dan” diye Alman direktliğiyle ortaya koymuş.
Yaşadığı tüm zorlukları, yoklukları anlatmış. Çok çok
komplekssiz yazmış. Ağzın açık okuyorsun.
Özil, Almanya’da beş defa yılın futbolcusu seçildi. 20
yaşındayken milli takımda oynamaya başladı. Dünyanın en iyi
futbolcuları ve teknik adamlarıyla çalıştı. José Mourinho ile
çalıştı, daha ne olsun! Real Madrid’de oynadı. Sayısız şampiyonluk
kazandı. 2013’te rekor bir transferle Arsenal’e geçti. Aldığı para
(42.5 milyon Euro) çenemizi yordu!
2014’te Alman Milli Takımı’yla Dünya Kupası’nı kaldırdı. Ve
hâlâ dünyanın en önemli futbolcularından biri.
Hayatın boyunca “Türk müsün Alman mısın? Ne kadar
Türksün, ne kadar Almansın?” diye sorulmuş ya sana... Baygınlık
geçiriyor musun?
- Yok, alıştım! Ama evet, kendimi
bildim bileli bana ne olduğum soruldu: “Kendini daha çok Türk gibi
mi hissediyorsun yoksa Alman gibi mi? Hangi tarafın özellikleri
daha ağır basıyor?”
◊ Sen ne dedin?
- Öylece suratlarına baktım. Bu toptancı anlayışı sevmiyorum. Ben sadece o ya da bu değilim, öyle ya da böyle değilim. Ben ikisiyim. Ben hepsiyim.
◊ Peki adın Mesut değil de Matthias olsaydı, futbol hayatın küçükken Almanya’da daha mı kolay olurdu?
- Belki de... Bunu zaman zaman ben de düşündüm. 10-12 yaşlarındayken genç takımların seçmelerine katılıyordum. Topu, slalom çubuklarının arasında uçarcasına sürüyordum. Attığım şutlar, kalecinin kulaklarını sıyırıyordu. Ama buna rağmen, genç takımına seçilenler arasında hiç yer almadım. Benden iyi olmamalarına rağmen ismi hep Matthias, Markus ya da Michael olan çocuklar seçiliyormuş gibi geliyordu bana. Ama önemli olan şimdi olduğum yer. Zoru başarmak daha güzel.