DÜN başlayan dünyaca ünlü romancı Aslı Erdoğan röportajı bugün de devam ediyor. Siz de okuyacaksınız, neredeyse tüm dünyadaki edebiyat, insan hakları ve barış ödüllerinİ topladı. Bunu gururla anlatmıyor, sadece bir durum tespiti yapıyor. Ve yurtdışı yasağı olduğu için o ödül törenlerinin hiçbirine gidemiyor...
Neredeyse tüm dünyadan barış, edebiyat ve insan hakları ödülleri alıyorsun. Sence bu ödül törenlerine katılamaman Türkiye’nin yurtdışındaki imajını nasıl etkiliyor?
Çok derin izler bırakıyor. Hatta, bu ödülleri de olduğundan daha fazla önemsetiyor. Çünkü ödül töreni hakkında 2-3 yazı çıkacaksa, “Yurtdışı yasağı var, gelemiyor, davası şu durumda, şu kadar içeride yattı!” diye haberler çok daha uzun çıkıyor. Dünya basınında epeyce yer tutuyorum yani. Hakkımda bu son dönemde 100’ün üstünde röportaj çıktı. Şöyle bir çelişki var. Milliyetçi ülkeler ilk önce, kendi yazarlarını korurlar ve saygı duyarlar. Türkiye de milliyetçi bir ülke olduğunu iddia ediyor. Ama bugüne kadar geçmişte yüzlerce yazarını hapsetmiş durumda. Aziz Nesin’inden Nâzım Hikmet’ine, Atilla İlhan’ından Yaşar Kemal’ine kadar aklınıza gelebilecek daha pek çok yazarını içeri atmış. Son dönemlerde bu furya yeniden hortladı. Niye yazarına bu kadar hınç duyuyor bu ülke? Baktım da 70 yıldır Avrupa’da hiçbir kadın yazar, benimki kadar ağır bir ceza istemiyle yargılanmamış. Devletin birlik ve bütünlüğünü bozmak gibi ağır bir maddeden yargılanıyorum.