Aydın Boysan, hayat demek.95 yaşında ve hâlâ hayat fışkırıyor.Hâlâ
enerjik, hâlâ karizmatik.Tatlı, muzip, komik.Ve muhalif.Ve hâlâ
içiyor.Rakısından asla vazgeçmiyor.Bu da bana iyi geliyor.Hepimize
iyi geliyor.Sanki Aydın Boysan içmeye devam ederse, bir şeyler hâlâ
yolundaymış gibi.Oysa bir sürü şey değişti.Bir kere 67 yıllık
sevgili eşini kaybetti.Sağlık sorunları olan Aydın Boysan'dı, Susan
Boysan turp gibiydi, birdenbire gidiverdi.
Susan Hanım’ı sormadım, çok üzgün, hiç girmedik o konuya, ağlamaya
başlıyor.Ülkece geldiğimiz nokta da onu üzüyor, bu her konudaki
kopukluk.“Bu Türkiye, bizim yetiştiğimiz Türkiye değil!”
diyor.“Kültür aynı kültür değil, komşuluk aynı komşuluk değil,
bayramlar da aynı bayramlar değil...”Haksız mı?Ama şikâyet eder
gibi değil, bir tespitte bulunur gibi anlattı bunları.Yine de çok
güldürdü beni.Seni çok seviyoruz.Bayramın kutlu olsun.Hepimizin
kutlu olsun.Sen çok yaşa Aydın Abi...HAMİŞ: Bu röportaj için
Mustafa Alabora’ya çok çok teşekkür ederim. O olmasa asla
yapamazdım, onun evinde buluştuk. Fotoğrafları da Mehmet Turgut
çekti. Ona da teşekkürü borç bilirim.
Hürriyet
Bir bayram daha geldi... Bayram deyince bizim aklımıza Aydın Boysan
geliyor. Sizin aklınıza ne geliyor?
- Narlıkapı... Çocukluğumun Narlıkapı’sı. Samatya’da büyüdüm ben.
Bayramlar pek coşkulu kutlanırdı.
Bize anlatır mısınız o eski bayramların şimdikilerden farkı
neydi?
- Biz Narlıkapı’da her dinden, hatta her milli kökenden insanla
mutlu mesut bir arada yaşardık. Sevişerek anlaşırdık.
Farklılıklarımız, zenginliğimizdi. Birbirimizin farklılıklarına
saygı duyardık...
Bütün bayramlar bir arada kutlanıyordu, değil mi?
- Ayol tabii! Kurban ve Ramazan bayramlarında Hıristiyanlar bizi
kutlardı, Noel’de ve Paskalya’larda biz onları. Yumurta boyamayı
onlardan öğrendik. O zamanlar farklı bir kültür vardı, çevre
kültürü belki. Milli kültür demek istemiyorum çünkü bugünkü
milliyetçilik gibi anlaşılıyor. Öyle değil. Samatya’da biz,
Ermenilerle, Rumlarla, yani