GEÇEN sene bu zamanlardı.
Yine 14 Şubat yaklaşıyordu.
Sevgililer Günü için gerçek bir aşk hikâyesi yazmak istedim.
E bu devirde, bulmak kolay değil.
“Bir sene sonra ayrılırlar mı?” demeyeceğim, derinliği olan bir aşk arıyorum kafamda...
Milföy hamuru gibi katmanlı bir aşk...
Aşkın hakkını veren bir aşk...
Gerçekten, iyi günde-kötü günde, zenginlikte-fakirlikte, sağlıkta-hastalıkta devam eden bir aşk...
Birlikte sarmaşık gibi büyüyen, hayatı her anlamıyla paylaşan bir aşk...
Düşündüm, “Kiminle röportaj yapabilirim?” diye.
Bir türlü içime sinen birileri olmadı.
Ve sonra aklıma Gülriz Sururi geldi...
Efsane tiyatro oyuncusu Engin Cezzar’la aşkları 55 yıldır devam ediyordu. Birkaç sene önce felç geçirdiği için artık konuşamayan Engin Cezzar’a, biricik eşi Gülriz Sururi bakıyordu...
İyi günde, sağlıkta, varlıkta, gençken, meşhurken, yani “hayatın baharı”nda bir arada olmak daha kolay...
Zor olan, hayatın “sonbahar”ında, hastalıkta, yaşlılıkta, elden ayaktan düştüğümüzde bir arada olabilmek...
Bebek gibi bakıyordu eşine Gülriz Sururi.
İnsanların kendilerine acımasını asla istemeyen çok güçlü bir kadın o. Asla kimseden merhamet, şefkat dilenecek biri değil. Bana da zaten, yaşadıkları bütün o zorluğu, acıklı bir portre çizmeden anlattı...