DÜN beni çok mutlu eden bir mail aldım.
Sizinle de paylaşmak istiyorum.
Siz bu satırları okurken, ben Pelin’le tanışmaya gidiyorum.
Gelin ona kulak verelim:
“Ben Pelin Çalışkanoğlu. 28 yaşındayım. Haliç Üniversitesi Konservatuvar Bölümü Tiyatro mezunuyum. Oyunculuk yapmaktayım ve şu anda devam eden bir projem var. Fakat size asıl anlatmak istediğim şey bu değil...
PARKTA KESİŞEN YOLLAR
Ben 28 yıldır koruyucu ailemle yaşamaktayım.
Koruyucu ailemle yollarımız, ben henüz 6 aylıkken Fenerbahçe Parkı’nda kesişiyor.
O günleri hatırlayabilmem pek mümkün olmadığından ilk karşılaşmamızı annemin ağzıyla anlatacağım size...
Ben bu hikâyeyi ilk dinlediğimde 5. sınıftaydım.
Her şey, koruyucu ailemdeki anneme (Melike) kanser teşhisi konulduğunda başlıyor. Ki ilerleyen zamanlarda yanlış tanı olduğu anlaşıyor. Annem bu haberi aldığı gün birazcık da olsa nefes alabilmek için kendini Fenerbahçe Parkı’na atıyor.
Uzunca saatler tek başına oturduktan sonra, çimlerin üzerinde nikâhsız bir ilişkinin meyvesi olan beni fark ediyor.
“Sapsarı, kocaman masmavi gözleri olan bir bebektin” diyor. “Gözlerimin içine öyle bir baktın ki, hayatımın en değerli varlıklarından biri olacağını o anda anlamıştım!”
Malum süreç, bu ilk görüşte aşkla birlikte başlıyor...
İlk başta, biyolojik aileme de destek olarak, onların da rızasıyla beni eve getiriyor.
ANNEM, UYUŞTURUCU BAĞIMLISIYMIŞ
“Seni evimize getirdiğimde tam 40 yaşındaydım. Salonun ortasında kafasından bitler sıçrayan bu çocuğa âşık olmuştum, iyi ki de olmuşum!” der. Birkaç ay onlarla yaşamaya devam etmişim.
Daha sonra kardeşim Gizem dünyaya gelmiş.
Biyolojik annemler, o sırada halen bir arabanın içinde yaşamaktalarmış. Annem, “Nurhan’ı çok uyardım. Hamileydi. Alkol, uyuşturucu her şeyi kullanıyordu. Ama bizi hiç dinlemedi. Sonunda doğan çocuk yani kardeşin engelliydi” diyor.