“Okunacak masallar raflarda kaldı. Oyuncaklar hiç kırılmadı. Kıyafetler hiç yemek lekesi olmadı. Pantolonların dizleri düşmekten yıpranmadı. En uğrak yerimiz mahalledeki park olmadı. Parktaki annelerle arkadaşlık yapmadık. Hastane koridorlarında tanıdıklarımız, arkadaşlarımızdı. Çocuğumuz hakkındaki bilgileri öğretmeninden değil, doktorlarından aldık. ‘Başına bir şey mi gelecek?’ diye camlarda beklemedik, başucunda bekledik. Yeni çıkan çizgi filmlerin isimlerini değil, tedavi adlarını ezberledik. Ama sevgisini, kokusunu, acısını, heyecanını hep yüreğimizde hissettik. O yüzden, her gün daha sıkı sarıldık, belki yarın olmaz diye. İşte herkesin şaşırdığı sabrı buradan aldık: ‘Ya yarın yanımızda olmazsa!’ Ve sabredip, düşmemesi için bir kez daha kucakladık...”
İlkokul öğretmeni Çiğdem Özavcı’ya ait bu satırlar. Gen
mutasyonuyla doğmuş bir kızı var: Ayşenaz. Konuşamıyor,
kendini ifade edemiyor, yürüyemiyor, boynunu tutamıyor, göz takibi
yapamıyor, yemek yiyemiyor.