Kendisi, New York Üniversitesi’nin en genç kürsü profesörlerinden. Davranış bilimi ve istatistik dersleri veriyor. Çok çok etkileyici biri. Yıllardır Amerika’da yaşıyor. Eşi Amerikalı, iki oğlu var. Ama hiç kopmamış Türkiye’den, iki ülke arasında mekik dokuyor.
Müthiş bir hayat hikâyesi var. Karslı bir öğretmenin 5 çocuğunun en büyüğü. Orta sonda, bakkal dükkânı var ve köyde bir sevgilisi, tavuk yetiştirip mutlu mesut yaşama niyetinde.
Ama babası ona bir fotoğraf gösteriyor, “Bak, bu benim öğrencim, ODTÜ’den mezun oldu. Beni de mezuniyetine çağırdı, gittim!” diyor.
Selçuk Şirin Hoca, o fotoğrafa bakıyor, bakıyor; ODTÜ filan umurunda değil ama bir şekilde o fotoğrafta olmayı hayal ediyor ve oluyor.
Okuduğu lise kötü bir lise, o da, o kötü lisenin kötü talebelerinden biri ama kafaya takıyor ve ODTÜ’yü kazanıyor, sonra da Amerika’ya uzanan akademik kariyeri başlıyor...
O, hayal kurmaya inanıyor, hayal kurmadan, hiçbir haltın olmayacağını düşünüyor, yaratıcılığa inanıyor, içinde tasarım ve akıl olmayan hiçbir şeyin bu yüzyılda sökmeyeceğine inanıyor.