Bizim dostluğumuz Marka Konferansı'ndan eski.
Ben taaaa o zaman gözüme kestirmiştim Ayşegül Yürekli Şengör’ü.
Ve o zaman sevmiştim, bir New York uçak
seyahatinde.
Hani kafaca çok iyi anlaştığın biriyle, saatler ‘cırt’ diye geçer
ya, onu da anlatmak istersin, bunu da, hayatındaki bütün kesitleri,
aşkları, acıları, mutlulukları ona taşımak istersin...
Öyle oldu.
Rengi kırmızı. Tutkulu bir kadın o. Kafasına koyduğunu öyle ya da
böyle yapar. Ve hızlı. Leb demeden leblebiyi anlar.
Sinir uçları açık. Komik. Şahane sarhoş olunur onunla. Ve cesur. Ve
iyi kalpli. Onunla iş yaparken gerçekten eğlendiğim ve
heyecanlandığım için Marka Konferansı’nın bir parçası
oldum.
Bu yılkinde, her yılki gibi sıkı konukların yanı sıra bende,
Ertuğrul-Gülümsün Özkök, Ferzan Özpetek, Gülse Birsel ve Ali
Denizci’yle sahne röportajları yapacağım.
Biraz içim pır pır ediyor.
Çünkü bu şahane insanların anlatacakları 15 dakikayla sınırlı,
sonra düdük çalıyor, lafın yarıda kesiliyor, madara oluyorsun. O
yüzden soruları ona göre sormam gerekiyor, kafana estiği gibi
takılamıyorsun...
Marka Konferansı beni diri tutan bir düşünce platformu... Çünkü ful
adrenalin.Anladınız siz, yaşadığımı hissediyorum orada!
Denk düşerse gelin, 16-17 Aralık’ta bizi bir de sahnede
izleyin...