İşte karşımda bir fenomen duruyor. Sosyal medya fenomeni. Öyle bir fenomen ki son kitabı “Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim!” 150 bin sattı. 15 haftadır bir numara
Nilgün Bodur! Seven çok seviyor, 750 bin takipçisi ona bayılıyor, nefret edenler de onu ‘Kezbanlık’la, vasatlıkla, ortaokul kompozisyonu seviyesinde yazmakla ve özellikle de çok satmakla suçluyorlar!
Eğlenceli bir ülke burası...
Nilgün Bodur da öyle...
Avusturya Lisesi mezunu bir pazarlama uzmanı. 40 yaşında kurumsal hayatı bırakıp kendisine yeni bir hayat inşa ediyor. Kabul etmek istemeyenler olsa da yükselen bir yıldız o. Yazılarını seslendiriyor ve sosyal medyada paylaşıyor. 16 Eylül’de de Trump Gösteri Merkezi’nde nasıl küllerinden defalarca doğduğunu anlatacak...
Tebrikler! Ekşi Sözlük’te sayfalarca küfür var 60 baskı yapan kitabın ve senin hakkında... Bütün o yazılanları okuyunca doğru yolda olduğuna inandım!
(Gülüyor) Ben okumuyorum! En son geçen sene “Yüzüne her gün maske sürdüğü halde koca bulamayan teyze!” yazmışlardı. O zaman bıraktım Ekşi Sözlük’ü...
Neden?
E Ayşe, acı gerçeklerle yüzleşmek ağır gelmişti! (Gülüyor) İnanır mısın, vız geliyor tırıs gidiyor. Aslında komik bile buluyorum, bu kadar hakaret niye? Sanki ağır makineli tüfek pazarlıyorum, uyuşturucu ticareti yapıyorum ya da yetim hakkı yiyorum...
Tüm o olumsuz yorumları sadece “kıskançlık” olarak mı değerlendiriyorsun?
Biz genel olarak magazin ünlülerine alışmış bir toplumuz. Zengin birinin karısı ya da ünlü birinin sevgilisi olarak nam salan, çok da birikimi olmayan insanlara. Neden onlar bizim ülkemizde ünlü oluyor biliyor musun? Baş tacı yapmak kolay ama zirveye çıkarıp, bir açığını bulup indirmek de kolay! Kısacası “sert kayalar” çok ünlü olamıyor bizim ülkemizde artık. Açıkları yok. Halkımız ünlü yapıp sonra eleştirebileceği kişileri gözüne kestiriyor. Ağır geldi sanırım bir kadının soyunmadan ünlü olması! Oysaki videolarımda biraz göğüs dekoltesi de var. Yine de kurtaramadım demek ki...
Sence en çok ne dertleri var seninle?
Kolay para kazandığımı sanıyor olabilirler. Oysa hiç de kolay olmadı!
Ben bu ülkenin en önemli meselelerinden birinin kıskançlık olduğunu düşünüyorum. Üstelik kıskanılan şey bilgi, derinlik, zekâ, güzel ses ya da yetenek değil... Para!!! Sen ne dersin? Kafana yediğin domateslerin nedeni “Ulan, bizim de yapabileceğimiz bir şeyi yapıyor, parsayı götürüyor, Allah kahretsin! Ben yırtamadım. O yırttı!” mı?
Seni yanaklarından öpmek istiyorum! Tam anlamıyla bu! Burcu Esmersoy 7-8 sene kadar önce için bir hikâye anlatmıştı bana: “Kıyamet kopuyor. Herkes cennet ve cehenneme dağılıyor. Cehennemde ülke çukurları var. Her bir çukurun başında da bir zebani var. Çukurdan tırmanarak kaçmaya çalışanları aşağıya itiyor. Bir tek Türkiye çukurunun başında zebani yok. Bir Alman, çukurdan kaçmaya çalışırken kendi zebanisi aşağıya itekleyince diyor ki “Ama bu haksızlık değil mi, Türkler’de niye zebani yok!” Zebani de cevap veriyor, “Ha, Türkler mi? Onlara zebani atamaya gerek duymadık. Biri çıkmaya çalışırken aşağıdakiler ayağından tutup geri çekiyor zaten...”