Hepimiz yere düşmüş ve üzerine basılmış muz gibiyiz...
En azından ben öyleyim. Halıdan nasıl kazınacağımı bilmiyorum.
Bu son Ankara saldırısı beni mahvetti. Enerjim düştü. Yerlerde
sürünüyorum.
Ama kendimi de bırakmak istemiyorum.
Allah kahretsin, bu alçakça saldırıları yapanların istediği tam da
bu çünkü...
İçimizdeki hayat enerjisinin çekilmesi...
Sinmiş, içine kaçmış gri bir ülke olmamız...
Böyle zamanlarda bana iki şey iyi geliyor.
Açık havada yürümek.
Ve okumak. Bir süredir okuduğum kitabın adı ‘Büyük Sihir.’ Yazarı
da Elizabeth Gilbert.
O, ‘Ye, Dua Et, Sev’in yazarı, hani tüm dünyada manyak gibi satan
kitap.
Hani sonra Julia Roberts ve Javier Bardem başrollerini oynadı ve
sinema filmi oldu.
Hürriyet
İşte şimdi o yazarın yeni kitabı ‘Büyük Sihir’ Türkçe
yayımlandı.
Yetmezmiş gibi bir de benim sorularımı cevapladı. Ne mi anlatıyor
‘Büyük Sihir’?
Aslında bir kişisel gelişim kitabı. Ama öyle sabun köpüğü değil.
Yaratıcılığının peşinde koşanlara didaktik olmayan öğütler
veriyor.
Ona göre sanat, elitlere özgü değil.
Ona göre hepimiz sanatçıyız.
Ama bu, bize unutturuldu ya da bir kesimin tekelinde oldu. Biz de
yaratıcılığımızın üzerine gitmeye korkar olduk. Utanır olduk.
Bence şahane bir şey anlatıyor kadın. Ben de hayatımın bu
noktasında mesela, ellerimle bir şey yapabilmek istiyorum. Bu
kitabı okuyup gaza geldim.
Gilbert bir de sihirli formülü veriyor.
Şikâyet etmek yok! Mızmızlanmak yok!
Yani, “Daha genç olsam... Daha büyük olsam... Benim babam bilmem
kim olsa... Daha iyi bir eğitim almış olsam... Benim de öyle
tanıdıklarım, ilişkilerim olsa...” gibi mazeretlerin arkasına
sığınmanın bir faydası olmadığını söylüyor.
“Bunların hepsi boş!” diyor. Benim için, kitabın en tatlı
keşiflerinden biri de esin perisinin nasıl çalıştığını anlattığı
bölümler.
Diyor ki: “İlham dediğimiz olay, havada asılı ve koparılmayı
bekleyen meyveler gibi. Harekete geçmezsen, koparmazsan o meyveyi
yiyebilmen mümkün değil...”
Esin perisi, hayatta herkesin istediği gibi ilgi ve ihtimam
istiyor. Bazen güzel ağırlamak, bazen de kaçarken kuyruğundan
yakalamak istiyor. Ve sen yapmazsan, senin yerine bir başkası
yapıyor. Sen de yaya kalıyorsun!
Sevdim kitabı. Karanlık günlerde iyi geldi...
12 milyon satan bir kitap yazmak nasıl bir şey?
- Akıl almayacak kadar gerçekdışı...
Siz, daha önce de pek çok kitap yazdınız. Neden ‘Ye, Dua Et, Sev’
böyle patladı? En yaratıcısı o muydu, yoksa ‘zamanın ruhu’na mı
denk düştü?
- Bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum. Galiba kadınlar,
kendilerini bir şekilde o hikâyenin içinde gördüler. Ortada bir sır
varsa, budur. Benim için büyük bir onur, aynı zamanda büyük bir
gizem.
Bu işlerde tesadüf olduğuna inanıyor musunuz?
- Valla yaş aldıkça, her şeyin, büyük bir gizemin parçası olduğunu
hissetmeye başladım! Neyin, neden olduğu konusunda en ufak bir
fikrimiz bile olmadığı düşüncesine teslim olmuş bir şekilde
yaşıyorum artık. Çok sevdiğim arkadaşım Iyanla Vanzant hep şöyle
der: “Bir şeylerin neden olduğunu anlamana gerek yok. Sadece
sevgiyle hareket etmeye devam et!” Her şeyin ulaştığı son nokta bu!
Ben de öyle yapıyorum...