Onun bir halk kahramanı ve sinema dâhisi olduğuna ikna oldum. Bu romanda, 1965 ile 85 arasındaki Türkiye var. Dönemin siyasal çalkantıları, insan hakları ihlalleri, sol hareketin yükselişi, ezilişi, Yumurtalık Hâkimi’nin bir kavga sırasında, yanlışlıkla Yılmaz Güney tarafından vurulması ve Fransa’ya kaçış süreci var, kanser, ölüm var… Yanı sıra çok çarpıcı bir aşk hikâyesi var! Ne hayat ama… Siz de her şeyi unutturacak güzel bir roman okumak istiyorsanız, ‘Sevgili’ derim.
Roman kahramanınız kitaptan çıkıp yanımıza gelecek kadar sahici. Anlattığınız kişi besbelli Yılmaz Güney! Peki adı neden Yavuz Günay?
- Çünkü bir biyografi yazmadım. Yavuz Günay, benim yarattığım bir roman kahramanı. Evet, yazdığım insanları gerçek hayattan seçip alıyorum ama romancı olarak onları kendimce kurgulayıp dönüştürüyorum.
Peki nereden esti bir Yılmaz Güney romanı yazmak?
- Rahmetli Tuncel Kurtiz aile dostumuzdu. ‘Sürü’ filminin çekimleri bittiğinde, Tarık Akan’la bize, Ankara’ya gelmişlerdi. Yorgun, bitkin ve açtılar. Ceplerinde yemek parası bile yoktu. Çünkü ‘Sürü’, tüm ekibinin, o sıralar hapiste olan Yılmaz Güney’e duydukları sevginin, inancın ve görülmemiş özverinin eseriydi. Hâlâ filmdeki kılıkları, sakalları ve tevekkülleri içindeydiler. Müthiş etkilendim, o zamandan beri aklımdadır.