GEÇTİĞİMİZ perşembe bu köşede Avukat Ceren Şarman'ın Resmi Gazete'de yayınlanan yönetmelikteki hükümlüye uygulanacak 'kimyasal hadım' yöntemi üzerine görüşlerini okudunuz. O bir hukukçu olarak, yurtdışında bazı ülkelerde de uygulandığını ve o ülkelerde cinsel istismar suçlarında azalma görüldüğünü anlatıyordu.
Yüksek lisans tezi de bu konu üzerineydi. Ama ülkedeki kadın
derneklerinin çoğu kimyasal hadıma karşı. Bu konuyu bu köşede
tartışma sözü vermiştim, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu
Başkanı Canan Güllü’ye kulak verelim...
Hürriyet
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu olarak, ‘kimyasal hadım’a siz
ne diyorsunuz?
- Okumayı öğrenmeden roman okumaya yeltenmek olarak
değerlendiriyorum...
Nasıl yani?
- Öncelikle bu, bir hükümlü yükümlülüğü. Burayı çok iyi anlamak
lazım. Yani siz, tecavüze etmiş, hasbelkader yakalanmış, tahrik,
iyi hal ya da saygın duruş indirimi almış suçluya bu yayınlanan
yönetmeliği uygulamak istiyorsunuz. Biz işte, önce bunu karşı
çıkıyoruz.
Neden?
- Çünkü önce tecavüz olmasın diye önlem almak gerekiyor! Bundan
sonraki aşamada, insan haklarına bireyin temel üreme ve ilaç
reddetme hakkına saygılı olmak zorundayız diyoruz. Ha bir de şu
var, bizde yaşanan çoklu tacizler, küçük çocuklara tecavüzleri ve
ensest gibi konuları, dürtülerden kaynaklanan hastalık diye
tanımlayamazsınız. Tanımlarsanız, tecavüzü meşrulaştırmış
olursunuz. Sizin köşenizde çok konuştuk kadın cinayetlerini,
“tahrik olma mevzusu” ve “rıza kelimesi” şikâyetçi olduğumuz
konulardı. Tahrik olduğu için ceza indirimi alan nice davalar oldu
bu ülkede. Egemen erkek dürtüyü kutsamamamız gerekiyor. Bu
getirilen yöntem kutsuyor...
BU ÜLKEDE ERKEKLERİN DİLİNDEKİ KÜFÜRLER BİLE CİNSİYETÇİ
Siz suçun mahiyetinin hâlâ anlaşılamamış olmasından mı
şikâyetçisiniz?
- Aynen öyle! Bu ülkede erkeklerin dilindeki küfürler bile
cinsiyetçi. Toplumsal bakış, kadını hâlâ cinsel obje olarak
görüyor. Bizde tecavüz yaşamış bir kişinin yaşadığı travmaları
anlamaktan uzak bir yargı, kolluk kuvveti ve Adli Tıp var. Daha
geçtiğimiz gün İzmir’in bir köyünde yaşanan ve 4 yıl sonra
yargılaması başlayan davada, “Tecavüze uğrayan mağdurun ruh sağlığı
bozulmamıştır!” diyen rapor vardı. Oysaki bu olayları yaşamış
mağdur 20 yıl sonra bile bir ufak kelimeden bunalıma girebilir.
Bosna’da 45 yaşında tecavüze maruz kalmış bir kadınla 20 yıl sonra
bir konferansta aynı mekânda bulunmuştuk. 65 yaşındaydı, bu olayı
anlatmak adına söze başladıktan 2 dakika sonra baygınlık geçirdi.
Yani yaşanan acıları görmezden gelemeyiz. Popülist politikalarla
hafife alınacak bir mevzu değil bu konular...
İyi de hadımı savunan pek çok da insan var. Aralarında hukukçular
da var. Hepsi mi yanlış düşünüyor?