Bu, benim Ümmühan'la üçüncü röportajım.
Gazeteci olarak işe yaramadığımız zamanlar oluyor.
Bu da onlardan biri. Olsun, yine de yazıyorum, hep yazacağım, pes
etmek yok, mücadeleye devam.
İbretlik bir hikâyesi var Ümmühan’ın.
Okuyanın delirmemesi mümkün değil! İsyan etmemesi mümkün değil...
Üstelik bu, kaçıncı? Daha böyle kaç haber yapacağız, okuyacağız,
küfredeceğiz, lanet edeceğiz...
Artık bu işe kesin bir çare gerekmiyor mu?
Ümmühan, boşanmak istediği kocası tarafından kurşunlandı.
Ama öncesinde defalarca şikâyette bulundu.
Savcılığa gitti, polise gitti.
“Bu adam beni öldürecek!” dedi.
“Yapsın, sonra bakarız” dediler.
Yaptı...
Ümmühan dört kurşunu yedikten sonra, şans eseri hayatta kaldı, bir
ay da yoğun bakımda...
Bir kurşun hâlâ omurgasında, tehlikeli diye almıyorlar.
Ama bu kadının çektikleri bu kadar da değil.
Koca cezaevinde ama durmadan, “Ben bitti demeden bitmez!”
diyor.
“Benden kurtulamazsın, çıkınca yine birlikte olacağız!” diye
haberler gönderiyor.
O haberleri “Hayır!” diye cevapladıkça, daha önce tahliye olmuş
koğuş arkadaşına, Ümmühan’ın kuru temizleme dükkânını gasp
ettiriyor.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, bu kadına öldürmek kastıyla dört
kurşun sıkmış, 12 yıl ceza almış ve birkaç yıl yatmış eski koca,
‘iyi hal’den bir süre önce yarı açık cezaevine konuldu. Bu ne
demek? Her an dışarı çıkıp Ümmühan’ı vurabilir demek. O da Aileden
Sorumluğu Bakanlık’a gidip
“Bu adam beni bu sefer öldürecek bir çare bulun!” diyor.
Onlar da bu ihtimali ciddiye alıyorlar ama ne yapıyorlar
dersiniz?
“Sen pılını pırtını topla, buralardan git, izini kaybettir!”
diyorlar, “Yeni bir kimlikle, yeni bir hayat kur kendine...”