GEÇENLERDE mesleğinde 30. yılı kutlayan moda tasarımcısı Figen Özdenak'la Hello! dergisi için röportaj yaptım.
Hürriyet
Beni etkileyen biri Figen.
Hem saygı duyuyorum hem hayranlık.
Bir kere ne yapmışsa, sıfırdan yapmış.
Markasını elleriyle büyütmüş, bebek gibi.
30 yıldır, “Turkish Armani” olarak kadınları giydiriyor.
Bu “Turkish Armani” lakabını da ona Çiğdem Simavi takmış. Çünkü Armani kadar rafine, yalın ve sade. Renk kullanmayı sevmiyor. Zamansız kıyafetler tasarlıyor. Bir de Türk kadınının bedenini çok iyi analiz ediyor. Benim en sevdiğim özelliğiyse hem feminen hem maskülen parçalar tasarlıyor olması.
Kadın siyasetçileri o giydiriyor
Bu arada, siz onu Lady’nin Topuk Sesleri’nden de hatırlarsınız. Geldi mi gözünüzün önüne Tansu Çiller’in kıyafetleri? Bir döneme damgasını vurmuştu. İşte Figen, o zamandan bu yana neredeyse Ankara’daki bütün kadın siyasetçileri giydiren, pantolon-ceketle de seksi olunabileceğini kanıtlayan kadın.
Bir de röportaj vermeyi sevmeyen kadın!
Beni böyle insanlar çok tahrik ediyor.
Çöktüm tepesine tabii.
Meşhur futbolcu abilerinden (Yasin-Gökmen Özdenak) girdik, nasıl sürdürülebilir bir marka yarattığından çıktık...
Bir ara, “Bu meslekte seni en çok zorlayan ne oldu?” dedim.
Durdu...
“Kadınların beni kabul etmesi” dedi.
“Nasıl yani?” dedim.
“Kadınların bir kadını kabul etmesi çok zor bir şeydir aslında” dedi, “Bunca yıldan sonra sana kesin olarak söyleyebilirim ki, kadın kadından pek hoşlanmıyor. Ama şanslıyım ki, beni kabul ettiler...”
BİRBİRİMİZİN KUYUSUNU MU KAZIYORUZ
Bana ilginç geldi.
Biraz da üzücü.
Demek ki kadınsan, mesele önce kendini, kendi cinsine kabul ettirmekte...
Oyun, aslında kadınlar arasında oynanıyor!