EN son yılbaşında konuşmuşum Kadri Gürsel’in dirayetli eşi
Nazire Gürsel’le.
Durumda pek bir değişiklik yok.
Aylar sonra iddianamenin çıkmış olması dışında.
“Onu bile bir ceza yöntemi olarak kullandılar!” diyor Nazire Gürsel
üzüntüyle...
İnanılır gibi değil yaşadıkları.
“Türkiye gibiyiz. Yani memlekette nasıl 3 ayda her şey daha da
kötüye gittiyse, oğlum Erdem ve benim için de öyle. Şüpheler arttı,
umutlar azaldı. Öfkemiz de artık dizginlenemez boyutta” diyor ve
ekliyor, “Duruşma için 24 Temmuz’a gün vermişler. Düşünebiliyor
musunuz, hâkim karşısına ancak 9 ay sonra çıkabilecekler.
ByLock’muş vesaire boş laflar! Acil tahliye. Tek gündemimiz
bu...”
Sizi Nazire Gürsel’le baş başa bırakıyorum...
SUÇSUZ, DELİLSİZ SİLİVRİ’YE ATTILAR!
Nasılsınız?
Doğrusu, “İyiyim, iyiyiz!” demekten sıkıldım. Tüm Cumhuriyet eşleri
adına. Gerçekçi olalım, normal bir insan bu koşullarda iyi filan
olamaz! İyi değiliz ve onlar çıkana dek de olmayacağız! Güçlü
durmak ve vazgeçmemek ise ayrı şeyler...
Epey bir süre önce sizinle röportaj yapmıştık. O zamandan bu yana
eşiniz Kadri Gürsel’in durumunda ne değişiklik oldu?
O zaman içeri alınalı 3 ay olmuştu, şimdi 6 ay. Tek fark, 5.5 ay
sonra iddianamenin çıkmış olması. Bunu bile bir cezalandırma
yöntemi olarak kullandılar.
İddianame hakkında ne diyeceksiniz?
Düşünebiliyor musunuz, 5.5 ay sonra geldi! Yani 6 aydır bu
insanları suçsuz ve delilsiz Silivri’ye tıktılar. Sırf sesleri
çıkmasın diye. İlla dava açacaksan, tutuksuz yargıla. Bizim en
önemli derdimiz bu. Dünya her şeyin farkında. Kimse aptal değil. 24
Temmuz’a vermişler ilk duruşma tarihini. Yani 9 ay sonra tek hukuki
kazanımları, hâkim karşısına çıkmak olacak! Katil ve tecavüzcülerin
tutuksuz yargılanabildiği bir Türkiye’de bu, Türk toplumuyla dalga
geçmektir!
ANALİZ YAPMAK İÇİN KADRİ’NİN VAN’DAKİ MÜEZZİNİ ARAMAYA İHTİYACI
YOK!
İddianamede, eşinizle FETÖ/PDY örgütü arasında yoğun bir iletişim
trafiğine dikkat çekiliyor. Hatta 19 sanık arasında en yoğun
iletişimi olan eşiniz görünüyor... Siz bu konuda ne
diyeceksiniz?
Biliyorsunuz, daha iddianame çıkmadan yandaş basında haberi çıktı.
Dakikasında, “Kesinlikle tek bir görüşme yok!” dedim. Hiç Kadri’yle
konuşmadan. Zaten sayının abukluğu işin içinde bir bit yeniği
olduğunu ortaya koyuyordu. Ama onun ötesinde 25 yıllık kocamı
tanıdığım için. Hiç işi olmaz öyle tiplerle. Nokta. Zaten sağı solu
arayıp, haber peşinde koşan bir gazeteci değil. Analiz yapmak için
Van’daki müezzini aramaya ihtiyacı yok takdir edersiniz ki...
İddianamede, eşinizin 92 ByLock kullanıcısı şüpheli şahıs ve ayrıca
haklarında FETÖ/PDY terör örgütünden dolayı soruşturma bulunan 21
kişiyle “iletişim kaydı” bulunduğu yazılı. Bu durumda, toplam 113
FETÖ şüphelisiyle iletişimde bulunduğu iddia ediliyor. Sizce bu
mümkün mü?
Tabii ki değil! İddianameden bir hafta önce, bu abuk iddia
sosyal medyaya sızdı ya da sızdırıldı. Derhal avukatlarımızı
bilgilendirdik. İtiraf edeyim, bu boyutta bir iftira beklemiyorduk.
Gerçi son yaşananlara bakarsak artık her yerden, her şeyi
bekleyebiliriz değil mi? Bu ByLock meselesinin gazetelerde yer
almasından sonra Silivri’de herkes beni, “Oo Nazire Hanım, meğer
Kadri Bey boş zamanlarında Türkiye’nin dört bir yanını arıyormuş”
diye kahkahalarla karşıladı. Anlayın artık!
Eşiniz bu duruma ne dedi?
Kadri’nin de benden habersiz ilk tepkisi, “Tek bir görüşme bile
yok!” olmuş. Bunu Kadri’yi ziyaret eden CHP milletvekili sevgili
Utku Çakırözer’den öğrenince çok mutlu oldum. İşte ne kadar
ayırsalar da kalbimiz ve beynimiz bir. Cümlelerimiz de. Onun
görüşü, kendisine gelen SMS’lerden tutun da tweet’lerinin
rt’lenmesine kadar her şey ilave, ki tablo da bunu
gösteriyor...
Twitter takipçileri arasında bulunabilecek ByLock kullanıcısı/FETÖ
şüphelisi kişilerin, eşinizin paylaşımlarını “retweet” etmiş
olmalarını, savcı bir “irtibat” gibi kabul etmiş olabilir mi?