Hepimiz bu haldeyiz. Zihnimizin gerisinde Türkiye ile uğraşıyoruz. İçten içe endişeliyiz. Korkuyoruz. Tedirginiz. Herkesin dilinde aynı soru: N'olacak bu memleketin hali. Aynen Elif Şafak'ın son romanı 'Havva'nın Üç Kızı'ndaki Mensur Bey'in dediği gibi, "Demokrasi olan memlekette bir adam sarhoş oldu mu, 'Ah ne oldu benim güzel sevgilime?' diye ağlar. Demokrasi olmayan yerde ise, 'Ah ne oldu benim güzel memleketime?' diye..." İşte biz bu...
Benim en sevdiğim Elif Şafak romanlarından biri oldu ‘Havva’nın
Üç Kızı’. Hatta en çok sevdiğim. Çünkü ruh halime, yüreğimin ve
zihnimin içindekilere denk düştü. Kafam karışık benim, uzun
zamandır öyle. Herkesin öyle değil mi? Romanın kahramanı Peri gibi,
bitmez tükenmez, sorularım, sorgulamalarım var Türkiye’yle ilgili,
inançla ilgili, olan bitenle ilgili… O yüzden okumadım, içtim bu
kitabı. Size de tavsiye ederim.
Yeni doğan bebeğine iltifat edip, diğerlerini beğenmiyormuş gibi
olmak istemiyorum ama ‘Havva’nın Üç Kızı’ senin en iyi romanın
olabilir mi?
-Ben bu romanı yıllardır içimde biriktirmişim Ayşe. Gördüklerim,
duyduklarım, hissettiklerim, okuduklarım, araştırdıklarım…
Senelerin birikimini bu kitaba aktardım. Yazarken bir ara o kadar
derin bir paniğe kapıldım ki, “Eyvah! Ben ne yapıyorum, yüreğimi
sonuna kadar açıyorum” diye. Ama hikâye o kadar çılgın, içten ve
güçlüydü ki duramadım. Yazdım…