Ben her şeyi yazan bir tipim. Ajanda manyağıyım.Listeleme
manyağıyım.
Hedeflerim, hayallerim, gitmek istediğim yerler, ulaşmak istediğim
kilo, regl olduğum günler, hatta seviştiğimiz günler, her şeyi, her
şeyi yazıyorum. Not düşüyorum. Çok da işime yarıyor. Beynimi,
kalbimi kâğıt üzerinde görüyorum. Hayal günlüğüm de vardı ama
uyduruk, kendi icadım bir şey, oradan buradan kopardığım şeyleri
yapıştırıyordum filan, yine listeliyordum her şeyi, zaman içinde
dönüp bakıyordum, bazıları gerçekleşmiş oluyor, üstünü çiziyorum,
yeni hayallerimi yazıyorum. Hayat, umut üzerine kurulu... Hayat,
hayal etmek üzerine kurulu... En azından benim için öyle. Hedefe
ulaşmak için önce hayalin olacak. Onu içinde yaşatacaksın,
yeşerteceksin ve o hedefe kilitlenip çalışacaksın, emek vereceksin
falan filan. Siz bunların hepsini biliyorsunuz zaten. Ama ben ‘Rüya
ve Hayal Günlüğü’nü bilmiyordum. Yeni çıktı zaten. Figen Midilli
imzalı. Hoşuma gitti, hemen aldım bir tane, bugünden itibaren
rüyalarımı da not alacağım. Size de tavsiye ederim...
Nerden çıktı bu ‘Rüya ve Hayal Günlüğü’?
- Çocukluğumdan beri rüyalarla ilgiliyim. Neden bazı rüyaları
tekrar tekrar görürüz, gördüğümüz aynı semboller ne anlama gelir,
hep merak ederdim. Rüyaların sembol dilini araştırdım ve gittim
birkaç eğitim de aldım. Sonra da rüyalarımı not etmeye başladım.
Ama kullandığım defterler istediğim gibi değildi. Kendim, arka
sayfalara, isimler indeksi, şablonlar oluşturuyordum. “Biraz daha
yaratıcı nasıl olur?” derken ‘Rüya ve Hayal Günlüğü’ ortaya çıktı.
Anlatım dili de kendiliğinden oluştu. Semboller mani gibi
aktı...