O benim can arkadaşım: Yonca Tokbaş. Onun azminin elinden hiçbir şey kurtulamaz. Kafaya taktığını mutlaka yapar. 7 yıl önce koşmaya başladı. O günden beri de koşuyor. O, Türkiye'nin maraton koşan ilk ve tek köşe yazarı. Yonca çok renkli bir kişilik. Zeki, güzel, yaratıcı, meraklı, önyargısız, algıları ultra açık ve çok iyi kalpli biri...
Kendini doğaya, koşmaya ve bu ülkenin arılarını kurtarmaya
adadı. Yonca, ‘Aktivist’ kelimesinin tam karşılığı, ‘arkadaş’
sözcüğünün de. Yarın Türkiye’nin en önemli ultra maratonlarından
biri, Runfire Cappadocia başlıyor, Yonca da 140 km koşacak. Ve
yaşadığı her heyecanı bize aktaracak...
Hürriyet
Fotoğraflar: Uzunetap
Seni şimdiden tebrik ediyorum. Ve güç diliyorum. Yine Runfire
Cappadocia’da, çöl sıcağında koşacaksın. Nasıl hissediyorsun
kendini...
-Çok heyecanlıyım. Ölene kadar da bitmez bu heyecan! Her sene dört
gözle bekliyorum Kapadokya’ya kavuşmayı. O güzelim Yörük
çadırlarına, o enfes doğaya, bana ailem kadar yakın olan
arkadaşlarıma...
Yarışta bir kaç farklı kategori var...
-Evet, ben 140 km’lik olanını yapıyorum. Her türlü malzemeyi 6 gün
sırtında taşıyarak 250 km. yapanların yanında benimki nispeten
kolay. Ben sadece sırtımda su ve zorunlu malzemeyle 140 kilometre
koşacağım...
Öyle bir söylüyorsun ki, sanki 140 km. kolaymış gibi! Bizim için o
da deli bir şey... İnsan neden böyle bir şeye kalkışır?
-Oooo say say bitmez! Kendi sınırlarını aşmak, eşsiz bir şey
yaşamak, doğayla bütünleşmek, her şeyden kopmak, kendi içine dönmek
ve yüklerinden kurtulmak için... Öyle anlamsız yükler edinmişiz ki,
buna tişörtten çoraba kadar ekstra fazladan aldığımız her şey
de,