131 sayfalık minicik bir kitap.
Yumruk yemiş gibi oluyorsunuz!
Sanki bir sürü şeyin cevabı var kitapta, aradığınız şeylerin…
Yazarı Rengin Sakaoğlu.
Bu, onun hayatındaki ilk röportajı.
Farklı bir kişilik.
Ve çok farklı şeyler anlatıyor.
Biz genelde din âlimlerine alışığız. Onlar Kuran’ı bilirler ama
kuantumla ilgilenmezler. Ya da kuantumla ilgilenenler, tasavvufu
dikkate almazlar. Bilim adamlarının bir kısmı da Allah’a
inanmaz.
Ama işte Rengin Sakaoğlu üçüyle de ilgileniyor.
Ve bir an geliyor hepsi aynı şeyi söylüyor.
Çünkü ona göre hepsi Allah’ın ilmi…
Sizi tenor bir babanın, High School ve Boğaziçi Ekonomi mezunu
kızıyla baş başa bırakıyorum…Kuran’da kadın-erkek ayrımı yok
‘Güneş Bazen Mavi Doğar’ diye bir kitap yazdınız. Okurken
çarpıldım. Bazı yerlerini anlamadım, tekrar tekrar okudum. High
School’da okumuşsunuz, Boğaziçi Ekonomi’yi bitirmişsiniz. Siz,
hayatınızı farkındalığa adamışsınız, uzun bir içsel yolculuğa
çıkmışsınız. Hem Kuran’ı biliyorsunuz hem tasavvufu hem de
kuantumu…
- Estağfurullah! Bildiklerimiz okyanusta bir damla dahi etmez.
Bilmiyorum, sadece içimden gelen bir istek var…
Nedir o istek?
- Bu zamanın ilmiyle, Kuran’ın ve peygamberlerin getirdiği
ilimleri bir arada söyleyip, yeni sözler ve yeni hallerle ifade
edebilmek. Mevlana’nın, “Cancağızım, yeni şeyler söylemek lazım!”
sözü, bu manada naçizane biraz yakın geliyor bana. Çünkü bazı
şeyler, kalıplaşmış şekilde söylendiği vakit duyulamadığını fark
ettim. Ben de duymuyordum…
Aynı söz, başka türlü söylendiği zaman daha mı rahat
anlaşılıyor?
- Evet! Algılarımıza daha rahat hitap ediyor. Ben de bunu yapmaya
çalışıyorum. Bakın Sufilerin yüzyıllardır yaşadıkları şeyleri, Batı
dünyasının yeni bir keşif gibi söylemesi hoş bir şaka gibi. Öte
yandan Batı’nın bilimsel katkıları da tartışılmaz. Kuran ise,
yeryüzüne gelmiş en muazzam şey. Kuran’da ve tasavvufta geçen bazı
şeyler, bilimsel olarak da kanıtlanmış durumda. Kuantum diye bir
bilim var artık. Benim altını çizmek istediğim de bu, her şey
Allah’ın ilmi aslında…
Siz nesiniz? Kimsiniz?
- Ben Renginim. Herkes gibi, Adem tohumuyla var olmuş biriyim.
Kadın-erkek ayırmadan, hepimizin Adem tohumuyla var olduğunu fark
edebilen biriyim. Sırf bu yüzden saygıya layık varlıklarız. Rengin
olarak bir içsel yolculuğum oldu. Hâlâ da devam ediyor. Ben kendimi
bilmek istedim. Ama Allah’ı bilmeden kendimi bilemeyeceğimi fark
ettim. Bu yolculuk sırasında da bize din diye aktarılmış olan
şeyler arasında bana iyi ve güzel gelmeyen ne varsa, ‘nasıl
aşılır’, ‘nasıl fark edilir’ ve ‘doğrusu nasıl yaşanır’; bunlara
kafa yordum. Ve sonunda kendi içimde bir açılım oldu. Tabii bu uzun
yıllarımı aldı. Bu kitapta da bunları anlatıyorum…