Benim idollerimden biri o...
Gülriz Sururi...
Bu ülkenin yetiştirdiği en değerli tiyatro sanatçılarından biri... 1929 doğumlu bir fıstık o... Gerçekten akıl alır gibi değil... Bu yaz bikinili fotoğrafını çekti koydu Instagram’a... Bir içim suydu...
Hürriyet
FOTOĞRAF: FETHİ KARADUMAN
Hep öyle o, hep yeni, zaman ona işlemiyor sanki... 1920’lere de koysanız iş yapar, 2040’lara da... İlginç olanı, sürekli kendini yeniliyor ve durmaksızın üretiyor olması... Anı kitaplarının üçüncüsü olan ‘Zefiros: Ebedi Gençlik Rüzgârı’ yeni yayımlandı, bu fırsatı kaçıramazdım, aradım, buluştuk.
Sevgiyi, aşkı, ihaneti öğrendim diye yazdığı kitaptan, kafasındaki topuzdan, göze kalem çekmenin inceliklerinden ve hayattan söz ettik...
Huzurlarınızda Gülriz Sururi....
Tebrikler, anılarınızın üçüncüsü çıktı. 2003’te kaldığınız yerden devam ediyorsunuz.
-Evet. Anılarımın ilki ‘Kıldan İnce, Kılıçtan Keskince’ydi, o kadar ilgi gördü ki ikincisini yazmaya karar verdim. Şimdi de üçüncüsü yani ‘Zefiros’ geldi. Yanılmıyorsam doğum öncesinden başlayarak, ölümüne kadar anılarını yazmış başka bir tiyatrocu yok Türkiye’de. Şimdi de yaşlılık dönemine girdim.
Siz mi yaşlılık dönemine girdiniz! Dalga mı geçiyorsunuz? Daha yeni bikinili fotoğrafınızı gördüm. Sizde yaş maş yok. Siz yaşsızlıkla lanetlenmişsiniz...
-(Gülüyor) Yok canım abartıyorsun, doğum tarihim ortada. Ama yıllarla farkında olmadan mücadele etmişim. Ben bu yaşta, böyle gözükebileceğimi hiç düşünmezdim, genlerime çok şey borçluyum. Annemle babam çok gençken dünyaya gelmişim, annem 18, babam 25’ken. Ve büyük bir aşkın sonucuyum. Tüm bunların etkisinin olduğuna inanıyorum. Elmacıkkemiklerim olsun, bacaklarım olsun iyidir, sıkıdır. Bu yaşta bile... Benim sülalemde Çerkes var, sahici siyah Arap var, baba tarafım Uzak Asya’dan gelmiş dörtnala. Trabzon tarafından da babaannem var...
Bütün bu gençliğinizi, diriliğinizi ‘kokteyl genler’e mi borçlusunuz yani?
-Aynen öyle! Kokteyl genlerin iyilerini almışım. Bu arada ailede sanat, yazı-çizi hep var. Mesela büyükbabam şair. Abdülhamit’in yakını bir paşa, fakat çok güzel şiirler yazıyor. Yusuf Amcamın adaptasyonları var, amcalarımın tiyatrosu için Moliere’den çeviriler yapmış. Ben de arkadaşlarımın aşk mektuplarını yazardım gençken. “Çok güzel yazıyorsun, sen yaz!” derlerdi. Kendi sevgilime yazmazdım ama... Neden? Çünkü 16 yaşımdayken Ali Amcam demişti ki, “İleride pişman olacağın mektuplar sakın yazma!” Engin’e kadar kimseyle mektuplaşmadım, onunla da ancak askerdeyken...