Halkımız haksızlığa uğradığını düşündüğünde, meydanlarda ve sokaklarda değil, Facebook ve Twitter’da hakkını arıyor...
İstiklal Akarsu, önce bir Twitter fenomeniydi. Paylaşımlarındaki derin gözlemleri ve mizahı ile herkesin kalbini fethetti. Derken bir de yazar kimliğiyle karşımıza çıktı. Bir yandan baba mesleği ayakkabıcılığı sürdüren, beşinci kitabı, “Kısmet Bu İşler”i yayınladı. Kitap, benim uçak kitaplarımdan biriydi. Sevdim, tespitleri, gözlemleri çok hoşuma gitti. Ben genç adamı merak ettim, karşısına dikildim ve sordum...
Sen bir Twitter fenomenisin.
“Sosyal medyanın mahcup yazarı, gündelik hayatın detaycı filozofu
ve mahallenin neşeli delikanlısı” olarak tanınıyorsun...
Evet, sağ olsunlar öyle diyorlar. Çok da hoşuma gidiyor...
Ama aynı zamanda Kartal’da bir
ayakkabı dükkânı işletiyorsun. Ne alaka?
Baba mesleği. Okuldan artakalan zamanlarda, babama yardıma
gidiyordum. Ama sadece dükkânla sınırlı kalmamak için, üniversiteyi
de bitirdim. Fakat her yurdum genci gibi, askerliğimin bitmesine
yakın bunalıma girdim!
Neden?
E çünkü bu ülkede bitmez tükenmez bir ekonomik kriz var. Ve iş
bulmak zor. Marmara Üniversitesi İktisat’ı bitirmiştim. Babam, “Gel
iş bulana kadar dükkânda çalış!” dedi. Dükkânda çalışırken, bir
yandan da sınıf arkadaşlarımın iş başvurularını takip ediyordum.
Çoğu hüsrana uğradı. Yıllarca okul okuyup asgari ücretle işe girmek
zorunda kaldılar. O yüzden ben hiç iş başvurusunda
bulunmadım...