2.8 milyon takipçisi olan, hem sevilen hem nefret edilen Şeyma Subaşı: Bir itirafla başlayayım... Hayal ettiğimden çok farklı çıktı. Küçücük bir kız o. Ama ben fotoğraflarından, nasıl desem daha kadınsı, daha dişi, daha dişli bir şey bekliyordum. Alakası yokmuş. Tatlı bir voleybolcu çıktı. Pasör olarak Yeşilyurt Spor Kulübü’nde oynamış. “Ama o zamanlar üst bacaklarım daha kalındı!” filan diye girdi meseleye. Filtresi yok. Her şeyi anlatıyor. Çok açıksözlü. Kaprisi de yok. Allah sizi inandırsın, fotoğraf çekimine bir buçuk saat geç gittim. Çay may içmiş Emre’nin stüdyosunda. Problemsiz, komplekssiz bir tip. İşler kolay ilerliyor. Fotoğraf diyorsun, gösteriyorsun, “Hepsi uyar bana!” diyor. Pratik. Aynalara yapışmıyor, ikide bir makyaj yapmıyor. Doğal, kendi gibi genç bir insan. “Rol modeliyim” demiyor, “Gençler beni örnek alsın” demiyor, “Benim yaptığım doğrudur!” demiyor. Kendi hayatını yaşıyor ve onu Instagram’da sergiliyor. Artık herkesin yaptığı gibi... Ama onu 2 milyon 800 milyon kişi takip ediyor. Fotoğrafları 140 milyon izleme alıyor. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, eleştirirsiniz eleştirmezsiniz, seversiniz sevmezsiniz... Ama o bir gerçek. Bu çağın gerçeği... Ve onu bu noktaya getiren de biziz.
Karşımda sosyolojik bir vaka duruyor...
- Nasıl yani? Bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? Saldırı bu sefer
nereden gelecek?
Saldırı değil, bir tespit. Sen pek çok genç kadının
olmak istediği bir ‘bilgisayar uygulaması’ gibisin.
- Öyle mi düşünüyorsun?
Evet. Bir zamanlar Acun böyleydi. Herkes firarda olmak
isterdi. Şimdi insanlar Şeyma olmak istiyor. Hızlı bir şekilde
meşhur oldun, hatta marka oldun. Dünyayı geziyorsun, festivalleri
takip ediyorsun, özgürlük hissi veriyorsun. Parayı iyi
kullanıyorsun. Güzel giyiniyorsun. Seksisin. İnceciksin. Modernsin.
Gençsin. Sevdiğin adamdan, evli olmadığın halde çocuk yapacak kadar
gözü karasın. Güzel dans ediyorsun. Her gün başka yerden
bildiriyorsun. Hayatın keyfini çıkarıyorsun. En azından seninle
ilgili algı bu. Bir de tabii ölesiye nefret edenler var!
‘Bestseller’ kitap gibisin. Ama sana kızıyorlar, “Neden derin bir
roman değilsin. Neden çok satıyorsun? Neden insanlar seni takip
ediyor!” diye. Aslında ortada kızılacak biri varsa sen değilsin,
seni sosyal medyada takip eden 2.8 milyon! Çünkü senin hayatını
merak edip sana özenen ve seni var eden onlar! Hem takip ediyorlar
hem de sürekli çamur atıyorlar! Bütün bunlar seni zorluyor
mu?
- O kadar alıştım ki insanların saldırmasına, eleştirmesine...
Hayır, bana pek dokunmuyor! İnsanların benimle ilgili düşüncelerini
çok fazla takan biri değilim. Kendi işime, hayatıma bakıyorum.
Çünkü biliyorum ki, kimsenin hakkımdaki düşüncesini değiştiremem.
İnsanlar, inanmak istediğine inanıyor.
Umursamıyor musun yani?
- Taş değilim, tabii ki umursuyorum ama eskisi kadar üzülmüyorum.
Hayatımı onlara göre yaşamıyorum. Onların olmamı istediği insan
olmak zorunda değilim. Kabul et ya da etme, ben benim, bu hayat da
benim hayatım. Kimseye zararım yok.
ŞÖHRETİN KİTABINI
YAZABİLİRİM
Sen hep mi böyleydin?
- Evet. Hep kafamın dikine giderdim. Acun’dan önce de... Annem ve
babam, “Şeyma şunu yapma!” dediklerinde, ben yapmak istiyorsam
yapardım. “Bu iyi bir şeydir!” demiyorum. Kimseye de “Benim gibi
yapın!” demiyorum. Ama ben böyleyim. Özgür bir ruhum. Kafasına
eseni yapanım. Ve ne hissediyorsam takır tukur söylerim. Başıma iş
de açıyor bu kadar direkt ve açıksözlü olmam.
Peki sence başkalarının olmanı istediği kadın nasıl
biri?
- Galiba bu kadar gezip tozmayan, daha gizli saklı, korunaklı ve
hayatını milyonların önünde yaşamayan... Ama onlar öyle istiyor
diye gezmekten, dans etmekten vazgeçecek değilim! Çünkü seviyorum.
İnsanlar Instagram’da gerçek Şeyma’yı görüyor. Asıl başka türlü
davranırsam sahte olur. Dobralık başıma bela.