Fatih Bey, bana hitaben “Dindarlığın hangi kulvarındasınız, bilmiyorum.” demiş. Açıkçası çalışmadığım yerden sorduğu için cevabım yok. Hiç düşünmedim çünkü. Ayrıca Hürriyet de bana “Dindarlığın neresindensin?” diye sormadı.
Bugün kendisini muhalif olarak addeden, “Ben Hürriyet’in istediği gibi yazarım.” diyen “adı büyük yazarlar” gibi olmadım hiç.
İnanmadığımı yazmadım bugüne kadar, kendimi aykırı hissettiğim anlarda “Ben yazmayabilirim, sorun da yapmam.” dedim ama “Ayşe Hanım gitmeyin, kalın.” dediler.
Bu yüzden Hürriyet’in, Ertuğrul Bey’in ve Vuslat Hanım’ın yeri özeldir benim için.
Dindarlığı bir üstün meziyet olarak görmüyorum, olmamalı da zaten. Sadece bugün o kadar bölündük ki o kadar ocu bucu olduk ki ben Akit’te, Nuray Mert de Cumhuriyet’te yazamıyor, hatta bir kısım gazeteci hiç yazamıyor.
Kendimi bir kulvar seçmek zorunda hissetmedim hiç, serbest takılıyorum Fatih Bey ama ille de bir kulvar sahibi olmam gerekiyorsa bunu her şeyi bilen büyüklerimiz(!) benden önce takdir edecektir, eminim.