Mehmet Ali Bey’in, hangi duygu ve düşüncelerle evlendiğini bilemem ama hayal kırıklığı yaşattığı bir gerçek. Bu hayal kırıklığının da sebeplerini yazdım…
Tepkileri anlamıyorum açıkçası, hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Yaşanınca kimsenin gıkı çıkmıyor da yazınca mı “Ama …” oluyor? Hoşumuza gitmeyen şeyleri yok mu sayalım?
“Erkekler yıllarca başörtülü eşlerine dinin sorumluluğunu yükleyip, başörtülü olmayan kadınlarla dünyevi hazları paylaştı.” değerlendirmemden başörtülü olmayan hemcinslerim neden alınıyor?
Ahlak ve erdemin bize zimmetlenmesinden çok mu memnunuz? Bizim onurumuzu zedelenmiyor mu “İçinde ne yazıyor?” diye bir gün bile bakılmayıp, evlerin duvarına asılan kutsal kitap muamelesi görmek? “Sen dindar bir kadınsın!” diye sallanan parmaklar, verilen ayarlar bizi mutlu ediyor olabilir mi sizce? İç dünyamızın ne olduğuyla değil, dışarıdan nasıl göründüğümüzle değerlendirilmek canımızı acıtmıyor mu zannediyorsunuz?
Başörtülü kadına yüklenen misyonun ağırlığından haberiniz yoksa örnek vereyim: Dindarlıkla yakından uzaktan ilgisi olmayan haylaz oğlunu ‘yola getirsin’ diye gelin olarak dindar kızların istendiği bir ülkede yaşıyoruz. Anne, yıllar boyunca şımarttığı oğlunu yine bir kadının omuzlarına yükleyecek, o kız da çocuklarını büyütecek. Haylaz oğlan da hayatını yaşamaya devam edecek.
Hakikaten hayat bize çok mu güzel görünüyor uzaktan?