Ayşe Böhürler Yeni Şafak Gazetesi

Eğitimden siyasete vasatlaşma

Vasatlaşma, yaptığımız her işte karşımıza çıkan “fikirsizlik” hali, umursamazlık, olsun-bitsincilik durumunun sebepleri üzerine daha da yoğunlaşmamız gerektiğine inanıyorum. Ne oluyor da...

16 Eylül 2017 | 772 okunma

Vasatlaşma, yaptığımız her işte karşımıza çıkan “fikirsizlik” hali, umursamazlık, olsun-bitsincilik durumunun sebepleri üzerine daha da yoğunlaşmamız gerektiğine inanıyorum.

Ne oluyor da böyle oluyor?

Bu soruyu sorarken belki de buna kafa yoran son nesil biz mi olacağız endişesine de kapılmıyor değilim.

“Daha iyiye daha güzele götüren yolları tıkayan unsurlar neler” sorusunu sormadan yol almak mümkün değil. Çünkü bu durumun sonuçları toplumun her aşamasında görülüyor. Eğiticilerden siyasetçilere vasatlaşma her profile yansıyor. Tüm dünyayı kasıp kavuran vasatlaşma, entelektüel bilginin küçümsenmesi, popülizmin kıymet bulması “elit” kavramının değersizleşmesi, aslında eğitim süreçlerinden başlayarak ele almamız gereken bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Popülist dogmalar toplumu teslim alırken, bilginin, kültürün değersizleşmesiyle karşılaşıyoruz. Toplumdaki bu vasatlaşmanın çıktılarını ele almaya Alev Alatlı’nın eğitim konusunda yaptığı bir çalışmadan bir alıntıyla devam etmek istiyorum. “Anti-elitizm emek, adanmışlık, süreklilik sonucu ulaşılan kazanımları küçültmeye, genç kuşaklara “rol modeli” olması beklenen ehil dehaları sıradanlaştırmaya yöneliyor. “Picasso da kimmiş, ben de onun kadar çiziktiririm” ya da “Itrî de kimmiş, uykumu getiriyor” ya da “Halil İnalcık da kimmiş, Osmanlı tarihini bilsem ne yazar?” şeklindeki ruh halinin yaygınlaşması, farmakolojiden fiziğe, felsefeden matematiğe hemen her alanda akademisyenleri, eğitimcileri, kültürel etkinlikleri baskılayan mukavemetle sonuçlanıyor. “

Ve Alatlı devam ediyor…. “İngilizce, Fransızca ya da Türkçe, kullanılan dilin gelişmişliği, girift düşünceler, soyutlama, zihin zorlayan eğitim/öğrenim ve sanat, seçkinci damgası yiyor ve dolayısıyla mahkûm ediliyor. Dilimize hayli zamandır yerleşik “entel-dantel” tanımlaması iyi bir örnektir: harcıalêm uğraşların dışında, alışılmadık duyarlılıklar sergileyenlerin küçümseniyor olması, bir yandan bilgi ve erdem bağlamında tekâmül etmeye çalışanları yıldırırken, diğer yandan “halk, üst-düzey kavramlardan, düşüncelerden anlamaz” hükmünü yaygınlaştırmak suretiyle daha iyiye, daha güzele giden yolları tıkamaktadır.“

Popülist dogmaların sebep olduğu vasatlaşmanın diğer etkileri de halk ile kültür arasındaki mesafenin giderek açılmasında kendisini gösteriyor. Bilgisiz çok bilmişlerin kültür ve sanatı dizginleyen tutumları ne yazık ki devlet nezdinde de itibar buluyor. “İronik olan, sıradan insanları çokbilmişlerin vesayetinden kurtarma iddiasında olan 21. yüzyıl filistinizmi’nin halka “kültürel ve entelektüel etkinliklerden korunması gereken çocuk” muamelesi yapan üstenciliğidir. Üstenciliğin bu varyantı, entelektüel ve kültürel yaratıcılığı dizginlemekle kalmamakta, halkın beklentilerini de budamakta, genç insanları incir çekirdeğini doldurmayan tv dizilerine, popüler müziğe, rüküş mimariye, birkaç yüz kelimeye indirgenen ve giderek kabalaşan dile mahkûm etmektedir. 

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Misâk-ı Millî’yi hafife almak 21 Kasım 2024 | 130 Okunma TRUMP: 2. SEZON Fark ne olacak? 09 Kasım 2024 | 94 Okunma Tarafımı insanı yaşatmaktan yana seçiyorum… 28 Ekim 2024 | 154 Okunma 'Utanç Yüzyılı'ndan küresel yükselişe: Ba'nın hileleri 19 Ekim 2024 | 142 Okunma Nüvesi bizim evde atıldı 10 Ekim 2024 | 315 Okunma