Türkiye’de kadın tartışmalarını yaşam tarzı üzerinden sınırlandıran tuhaf bir girdap var. Hayatımızın büyük bölümü bu girdaba kapılmadan kendimizi anlatmaya çalışmakla geçti. Yıllar sonra bugün de hem Meclis’te hem toplumda hem de diziler aracılığıyla kadın modellemeleri üzerinden bu tartışmaların sürdüğünü görüyorum. Tarih tekerrür ediyor ya da kafiyeleniyor.
Yüz yıl hatta 200 yıl önceki konular, Tanzimat’la başlayan Cumhuriyet’le devam eden Türk tipi modernleşme sürecinde ortaya çıkan kavgalar, kadın dindarlığı ve yaşam tarzı üzerinden bugün de sürüyor. Kızılcık Şerbeti, Kızıl Goncalar, Ömer gibi dizilerin de meseleyi ele alışları bunun ötesine geçemiyor. Bu anlamda dizilerin içeriklerinin tartışılmasının dışında iki tarafın da kadın konusunda bakış açılarını yeniden gözden geçirmelerinin önemli olduğunu görüyorum. Mütedeyyin yaşam tarzı ile öyle olmayan yaşam tarzı arasındaki uyumsuzluklar ve bunların aşılması konusunda hep merkezin verili ve kabul edilebilir bulunanın Batılı yaşam tarzı olduğunun altını çizmek istiyorum. Toplumun önyargıları yeniden yeniden üretiliyor.
Bu dar kapsamlı dindarlık yorumlarının sıkıcılığını bir tarafa bırakıp BBC’nin 2023 için...