''İslamcılık” meselesine nereden ve nasıl bakılacağına dair
bizzat hareketin içindeki kişiler bile ortak bir tanım
getirememişken, “İslamcılık yükseliyor” deyip ardından “iflas etti
“ demek safsatadan başka bir şey değil.
Bu konularla geçmişten beri hemhal olmuş ve bir avuç kalmış arkadaş
grubu olarak biz bile ortak bir tanımda buluşamıyoruz. Siz koskoca
Türkiye'yi ve de İslam alemini bir varsayın. Bu nedenle yıllardır
dışarıdan tanımlayanların “vay yükseldi, vay başarısızlığa uğradı,
vay yenildi” tarzı başlıklarına hep bir itidalle ve 'sathi kanaat'
olarak bakarım. Bu sefer de Ruşen Çakır'ın yazısına böyle
baktım.
Elbette konu derin, bir köşe yazısına sığmaz. Değerlendirmelerin
sabırla dinlendiği, laf sokma kaygısı taşımayan, egoları tatmin
etmekten uzak tartışma platformlarına ihtiyaç var. Bu çerçevede
Gannushi'nin açıklamaları da önemli bir yol gösterici olabilir.
Gannushi, İslamcı hareketin 80'li yıllarda Hasan El Benna'nın
“siyaset, devlet yönetimi ve İslam'ı birlikte gören” tezlerini
savunduğunu bugün ise bunu terk etmenin zamanı geldiğini, En
Nahda'nın İslami parti misyonunu bırakması gerektiğini söylüyor.
“Modern bir devlet ideolojiler, büyük sloganlar ve politik
çekişmeler üzerinden değil; pratik programlar üzerinden
yönetilir.“