İsrail şimdiye kadar yaptığı yüzlerce katliama rağmen dünyaya bambaşka bir imaj satmayı başaran bir ülkeydi. Filistin topraklarında yaptığı katliamları, Arap nüfusu yerinden etmek için kullandı, işgal ve sömürgeleştirme sürecini barış arayışı görüntüsü içinde bugüne kadar getirdi. Barış müzakerelerinin olduğu süreçte de statükoyu kendi lehine oluşturdu ve uluslararası kamuoyu, özellikle de Amerika bunu engelleyecek hiçbir şey yapmadı.
İsrail Avrupa tarihinin ve Yahudi soykırımının bir ürünü. Diğer sömürgeciler gibi bu sömürgeciliğin de kendiliğinden son bulmasını beklemek mümkün değil. Cezayir’deki Fransız sömürgesinin ya da Kenya’daki, Hindistan’daki İngiliz sömürgesinin eriyip kaybolmadığı gibi, sömürgeleştirdikleri alanlar da giderek artıyor. 1990’ların başından itibaren İsrail Gazze’yi Batı Şeria’dan koparmayı bir politika haline getirdi. İki Filistin bölgesini birbirinden uzaklaştırmak için Filistin içinde çatışmayı da destekledi. Şimon Peres bu şekil bir ayrışmayı ve bölünmeyi yıllardır savunuyordu. 1995 ve 96’da Arafat’a ve FKÖ’ye Gazze’de bir devlet ilan etmesini teklif etti. Arafat bunu reddetti. Aslında Arafat’ın 1995 ve 96’da reddettiği şey Hamas ile...