Ayşe Böhürler Yeni Şafak Gazetesi

Kim var imiş biz burada yoğ iken…

Karac’oğlan der ki, bakın geline Ömrümün yarısı gitti talana Sual eylen bizden evvel gelene Kim var imiş, Biz burada yoğ iken Bugünlerde Harvard’da bulunan bir Türk tarihçisi Cemal Kafadar...

29 Aralık 2018 | 7.951 okunma

Karac’oğlan der ki, bakın geline

Ömrümün yarısı gitti talana

Sual eylen bizden evvel gelene

Kim var imiş, Biz burada yoğ iken

Bugünlerde Harvard’da bulunan bir Türk tarihçisi Cemal Kafadar ile “Şarkılı Tarih” başlığı ile yapılan bir tefrikayı pek bir severek okuyorum. Söyleşiyi bana sevgili dostum Cihan Aktaş göndermişti. İyi ki göndermiş! Cemal Kafadar, Osmanlı toprakları sathında, özellikle de âşık edebiyatının coğrafya ve nüfus olarak yüzbinlerce insanı çok derinden etkilemiş derin bir şiir ve müzik birikimi olduğunu söylüyor. Bunu söylemekle kalmıyor dünya örnekleriyle, caz, blues, hiphop gibi dünyaya mal olmuş müzik çeşitleriyle karşılaştırıyor. Onların sesinin çağrışımlarıyla bugüne bazen Jimi Hendriks bazen Patti Smith bazen Bob Dylan’a gidiyor. Oradan da Kaygusuz Abdal, Karacaoğlan, yeniçeri âşıklara muhteşem örneklerle aslında bir dönemin muhalefet diline, halk menkıbelerinden Bektaşi deyişlerine, İbrahim Ethem’e, Evliya Çelebi’ye Latifi’ye uzanıyor. Ama en çok da âşık edebiyatı ile blues arasında paralellik kuruyor. “Blues’u evrensel bir kavram olarak alırsak âşık edebiyatında da benim en çok duyduğum ses ‘blues’dur…” Cemal Kafadar 16. yüzyılda şehirlere gelen kahvehanelerde gelişen âşık edebiyatına özel bir önem veriyor. Neredeyse tüm tarihi gelişmeleri bu müzikle birlikte okuyor. İsyanların müziklerinden yeniçerilerin arasında gelişen müziklere Osmanlı şehirlerinde kahvelerde terennüm edilen müziğe buna Rum ve Ermeni aşıklarda katılırdı, Hatta gazelhan bile vardı diyor.

Konuya olan ilgisinin başlangıcını da şöyle anlatıyor: “İstanbul tarihi ile ilgili bir seminer vermiştim, seminerde sık sık şunu düşünmüştüm: Nasıl ki 20. yüzyılda New York’un ya da Chicago’nun hikâyesini yazacak olsan cazı çok ciddiye alman lazımsa o kitabı okuyan caz sesini duymalıysa 16.-17. yüzyıl İstanbul’unun da bir müziği var, İstanbul’un tarihini yazmak için âşık kahvelerinin müziğini duyabilmek lazım. Öyle ki hâlâ İstanbul’un tarihini yazmadık.”

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Misâk-ı Millî’yi hafife almak 21 Kasım 2024 | 132 Okunma TRUMP: 2. SEZON Fark ne olacak? 09 Kasım 2024 | 94 Okunma Tarafımı insanı yaşatmaktan yana seçiyorum… 28 Ekim 2024 | 155 Okunma 'Utanç Yüzyılı'ndan küresel yükselişe: Ba'nın hileleri 19 Ekim 2024 | 142 Okunma Nüvesi bizim evde atıldı 10 Ekim 2024 | 315 Okunma