Son günlerde ortaya çıkan bazı din adamlarının sözleri dini olmanın ötesinde “kişisel” yorum izlenimi bırakıyor. Din adına konuşanların “sözlerinin ya da tezlerinin” kendilerini (kültürlerini, eğitim ve yetişme koşullarını, karakterlerini) yansıtmadığını düşünmek mümkün değil. Bu nedenle şimdiye kadar böylesi konuşmaların üzerinde çok da durmadım. Ancak geçen haftalarda muhtelif çevrelerde bu sözlerin izdüşümlerine ilişkin pek çok olaya, dalgaya, sohbete tanık oldum. Bunların içinde de kanaatleri oluşmuş biz yetişkinlerden ziyade gençlerin tepkilerine tanık olunca, bu konuda itirazların kamuoyunda dile getirilmesinin çok önemli olduğuna karar verdim.
Başörtülü bir üniversite öğrencisi, bu hocaların sözlerini tekrar edip kendisiyle dalga geçen arkadaşlarının sözlerini anlatırken kıpkırmızı kesiliyordu. Onların ortamlarında bahis olan konuları dinleyince şaşırmamak mümkün değil. Önceden, başını örtenlerin ne işi var üniversitede diyen “laik” hocaların yerini bazı şehirlerde dini hocalar almaya başlamıştı. Gençleri dinlerken bu sözlerin etkisinin onlar üzerinde çok daha derin ve bizden çok farklı olduğunu da gördüm.
Gençlerin ortak kanaatleri bu dini cevapların her şeyden önce “gülünç” olduğu şeklindeydi. (Tabii ki burada gençler derken hocaların etrafındakilerden söz etmiyorum. Orada bir itiraz söz konusu olamaz)
Toplum içinde bir çığ gibi dilden dile çoğaltılarak yaygınlaştırılan, hocaların yorumlarında da maalesef odak noktası “kadının toplum içindeki konumu ve cinsellikti. ”
Saten çarşafta yatmaktan, asansöre, kadınların toplum içindeki davranışlarına ve konumuna ilişkin yapılan tüm yorumlar (fetvalar mı desek!) her şeyden önce gençlere sürrealist ve komik geliyordu. Onlarla konuşurken, dünyanın ahvali konusunda hocalardan çok daha donanımlı olduklarını gördüm. Ve böylesi açıklamaların onların dine bakışına olumlu hiçbir katkısı olmadığı gibi tam tersi zararı vardı. Gençler arasında deizmin giderek arttığı bir dönemde İslam’a karşı duyulan güven ve saygıyı artıracak açıklamaların, bilgece sözlerin peşinde gitmemiz gerekirken bu beyanları izaha çalışmak da bizim adımıza bir başka kayıp! Nerden bakarsak bakalım böylesi konuşmaların içeriği zayıf olsa da etkileri itibarıyla “din” anlayışımıza da, yaşantımıza da ve de ahiretimize de katkı sağlamadığı ortada.
Gençleri dinlerken dünyanın mevcut ahvali içinde İslam’ı dönüp dolaşıp bu çembere hapsetmenin “dini hayata katkısı ne olabilir” sorusunu sormadan edemedim. Bu yorumların dini hayatın geliştirilmesiyle-yükseltilmesiyle bağlantısı ne olabilirdi ki? En önemlisi de bir müminin nihai amacı olan ahirete katkısı var mıydı?