İlk günden beri olan biten her şey Gabriel Marquez'in “Kırmızı Pazartesi” isimli romanını hatırlatıyor bana… Tüm kasabanın önündeki göz göre göre gerçekleşen bir cinayetten ziyade toplumun anatomisini ortaya koyan romandaki karakterleri görür gibi oluyorum bazen. Bu sefer çok şükür hedeflenen gerçekleşmedi ancak her şey tüm toplumun ve devletin gözünün önünde gerçekleşti. Bu teşebbüsün niteliğini hafifletmediği gibi de toplumun ve devletin sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz.
DEVLETİ ELE GEÇİRMİŞLER…
Bugünden söz etmiyoruz. Bugünü hazırlayan günlerde 12 Eylül 2013/ Taraf gazetesi haberinin başlığı yukarıdaki gibi. Fotoğrafta fantezi olarak asker elbisesi giymiş bir kız (N.K), arka planda da 300 subayı etkileyen davanın delili olarak sunulan deniz resmi var. Habere göre bir çete eskort kızlar aracılığıyla Denizcilik Komutanlığı'ndaki askerleri ve pek çok kişiyi kullanarak casusluk yaptırmış. “Casus kim? Niye casusluk? 300 kişiyle casusluk olur mu? Hangi ülkeye sırlar satılmış? İfşa edilen sırlar neler?” gibi hukuki soruların cevapları haberde yok. Haberi Hüseyin Özay yapmış… “Askeri casusluk çetesi eskortlar aracılığıyla bürokratlar ve özel çalışanlar hakkında gizli bilgileri topladı. Bu bilgilerle çete ihale ve atamalarda etkili oldu.” İçerikte ise askerden ziyade Hazine, Merkez Bankası, İçişleri Bakanlığı, MİT, SGK, Maliye Bakanlığı, Havelsan, Dış İşleri Bakanlığı, Aselsan gibi birçok kurumda çalışan üst düzey yöneticiye ait eskort kız notları dava delili olarak sunuluyor.