İnsanı korkularının tutsağı haline getirmek, aklına hayaline gelmeyecek konularla karşı karşıya getirmek medya endüstrisinin en büyük sermayesi oldu. En çok bu satıyor. Sadece filmlerde değil, gündüz kuşağındaki “gerçek şov” adıyla sunulan sözde hayatın içinden her programda da bu yapılıyor.
Film filmdir, kurmaca olduğunu bilirsiniz. “Gerçek bir hikâyeden uyarlanmıştır” yazısını okusanız da kurmacadır. Ama reality şov gerçek kişilerle olur. Etkisi müthiş. İnsanın korkularını tetiklemekte, aklına gelmeyeni getirmekte de üzerine yok. Ama hayatın kendisi deyip çıkılamayacak kadar vahim tablolar hafızamıza, belleğimize kazınıyor. Belli ki televizyonlar para kazanıyor ama toplum hiçbir şey kazanmıyor. Bu programların izleyicileri de artık kadınlar değil. Erkeklerden de bu programların müdavimleri olduğunu görüyorum. Amacım meslektaşlarımı eleştirmek değil. Toplumun içine düştüğü bu karamsar psikolojiye katkıları olduğunu söylemek istiyorum sadece. Sağlıklı yaşamak için korku kadar ümidin de...