Perşembe günü Eskişehir’de Osmangazi Üniversitesi’nde yaşanan katliam üzerine konuşacak çok şey var. Kendisi ve eşi Amerika’da yüksek lisans yapmış, eğitimi ve donanımı yerinde ancak şüpehli hareketleri olan akademisyen. Kimine göre antisosyal kişilik bozukluğu kimine göre şizofren. İkisi de sonradan olunacak hastalıklar değil. Elbette belirtileri görülmüştür. Böyle bir hastalıkla Volkan Bayer’in kariyer basamaklarını nasıl tırmandığı, bugünlere nasıl geldiği ise bence üzerinde durulması gereken en önemli konu.
Birçok yayınlanmış makalesi var. Tasavvuf çalışmış, Hacı Bektaş Veli üzerine tonlarca yazısı var. Asıl çalışma alanı da bunlardan yola çıkarak eğitim! Mesela makalelerinden birisinin adı, “Erdemli İnsan Yetiştirme Modeli Hacı Bektaş Veli Felsefesinden Çağcıl Eğitim Sistemleri İçin Bazı Çıkarımlar”. Bir diğeri “Bektaşilikte Akıl Erdem İnsan İlişkisi…”
İşin bir diğer tarafından böyle kişilerin kullanışlı olma potansiyelleri de çok yüksek. Burada ilk aklıma gelenlerden birisi Rahip Santoro cinayetidir.
Böylesi olayların hemen akabinde dini çevrelerin yorumları da din karşıtı çevrelerin yorumları da hiçbir zaman işin esasına dokunmaz. Konu birçok siyaset taraftarına kendi görüşünü teyid için elverişli bir malzeme verir.
Konunun bir başka boyutunda ise bir kişinin dindar olması ruh sağlığının yerinde olduğu anlamına da gelmez. Böylesi konular salt dini bir alandan bakılarak ya da ona odaklanarak değerlendirilemez de çözülemez de.
Diğer taraftan toplum hastalık ile davranış bozukluğunu ya da antisosyal kişilik bozukluğunu ayırd edecek yeterli donanım ve bilgiye sahip değil. Başta aileler evlatlarından böylesi hastalıkların üzerini örtbas ederek hayata devam etmek zorunda hissediyorlar kendilerini. Kabullendikleri zaman da bu sefer tedavi süreci uzun ve sıkı bir takip ve sabır istiyor.